Uçan Süpürge’de Son 2 Gün

Uçan Süpürge Vakfı tarafından düzenlenen 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali bugün ve yarın gerçekleşecek gösterimlerin ardından sona erecek. T.C. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla düzenlenen festivalde FIPRESCI Ödülü’nün açıklanacağı kapanış töreni yarın akşam (7 Haziran’da) gerçekleşecek.

Festivalde bugün film gösterimi ve söyleşilere ek olarak Kadın Kamera adlı bir panel düzenlenecek. Kadir Has Üniversitesi bünyesinde yürütülen Türkiye ekranlarındaki güncel kadın temsillerinin ve kamera arkasındaki kadın iş gücünün çeşitliliğini ve niceliğini ortaya koymayı amaçlayan TÜBİTAK “Türkiye Ekranlarında ve Kamera Arkasında Kadın: Temsilin ve İş Gücünün Güncel (2017-2021) Görüntüsü”  projesi ekibinden Doç. Dr. İrem İnceoğlu, Dr. Neşe Öztemir, Doğa Cinel ve Dr. Ayça Çiftçi’nin katılımıyla gerçekleşecek Kadın Kamera panelinde film ve dizi sektöründe cinsiyet temelli eşitsizliklere dair çıkarımlar ve sorular konuşulacak. Araştırmanın bugüne kadar derlenen sonuçlarının paylaşılıp analiz edileceği panel bugün saat 19.00’da Goethe Enstitüsü’nde düzenlenecek.

Festival bugün gösterimlerine üç ayrı salonda devam edecek. Büyülü Fener Kızılay Sineması Salon 1’de 11.30 seansında oyuncu, senarist ve yönetmen Angela Schanelec’in geçtiğimiz aylarda dünya prömiyerini yaptığı Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandığı Müzik / Music; 14.00’da July Jung’un 2022 Cannes Eleştirmenler Haftası kapsamında dünya prömiyerini yapan filmi Sıradaki Kız / Next Sohee; 16.30’da yönetmen Marija Kavtaradze’nin 2022 Sundance Film Festivali’nde Dünya Sineması – Dramatik bölümü Yönetmen Ödülü’nü kazandığı Yavaş / Slow; 19.00’da belgesel kökenli yönetmen Alice Diop’un Fransa’nın Oscar adayı filmi Saint Omer ve 21.30’da bu yıl Berlin Film Festivali ana yarışmada izleyiciyle ilk kez buluşan usta yönetmen Margarethe von Trotta imzalı Ingeborg Bachmann – Çölün Kalbine Yolculuk / Ingeborg Bachmann – Journey Into The Desert perdede olacak.

Büyülü Fener Kızılay Sineması Salon 4’te 11.30’da bu yıl festivalden Bilge Olgaç Ödülü alan Selda Taşkın’ın kurgusunu yaptığı Ziya Demirel’in yönettiği geçtiğimizin yıl festivallerde ödüllere layık görülen Ela ile Hilmi ve Aliizleyicilerle buluşacak. 14.00’da Bani Khoshnoudi’nin 2009 İran Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, seçimde yapılan sahtekarlık haberlerinin ardından gerçekleşen protesto gösterilerine odaklandığı Sessiz Çoğunluk Konuşuyor / The Silent Majority Speaks ile birlikte Sylvina Boissonnas ve Claudine Mulard‘ın İranlı Kadınların Kurtuluş Hareketi: Milat / Le mouvement de libération des femmes iraniennes: année zéro adlı kısa filmleri de gösterilecek. 16.30’da gösterilecek CPH:DOX ödüllü heyecan verici belgesel Güneş Tutulması / The Eclipse sonrasında Nataša Urban bir kez daha izleyicilerle buluşacak. 19.00’da Arjantinli yönetmen Melisa Liebenthal’in kurmaca ile belgesel arasında ince bir çizgide başarıyla gezinen filmi Denizanasının Yüzü / Face of the Jellyfish ve 21.30’da ise senkronize yüzme sporcuları Mısra ve Defne’nin öyküsünü anlatan Ekin İlkbağ ve İdil Akkuş imzalı Düet perdede olacak. Yönetmenler film sonrası izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.

Büyülü Fener Kızılay Sineması Salon 6’da ise Türkiye’den Kadın Filmleribölümünde yer alan Pınar Öğrenci’nin Turkish Delight; Pelin Kırca imzalı Çoğunluk; Handan İpekçi’nin Diyet; Beril Tan’ın Farklı Bir Yas; Aylin Kuryel ile Fırat Yücel’in imzasını taşıyan 8 Mart 2020: Bir Günce ile Ayça Çiftçi’nin O Sırada Henüz adlı filmleri Türkiye Seçkisi 1 gösterimi ile 11.30’da gösterilecek. Gösterim sonrası yönetmenlerden Ayça Çiftçi ve Beril Tanizleyicilerin sorularını yanıtlamak üzere salonda olacak.

14.00’da ise Sis Gürdal’ın Yazın Sonu; Esme Madra’nın Fırtına; Emine Yıldırım imzalı Kadıköy’ün En İyi Falcısı; Ceyda Aşar’ın Burası Size Göre Değil; Süheyla Noyan’ın Çiçek Açar; Neslihan Bilgin Çelik’in Minik Bir İsyan; Zeynep Demirhan’ın Yüzler; Gülce Besen Dilek’in Kolaj filmlerinin yer aldığı Türkiye Seçkisi 2 izleyiciyle buluşacak. Gösterim Sis Gürdal, Emine Yıldırım, Ceyda Aşar, Süheyla Noyan, Zeynep Demirhan ve Neslihan Bilgin Çelik’in katılımıyla gerçekleşecek.

16.00’da Luis De Filippis’in Toronto, San Sebastian ve Rotterdam başta olmak üzere gösterildiği tüm festivallerde büyük ilgi gören ilk filmi Dün Gece Söylediğin Bir Şey / Something You Said Last Night; 19.00 ve 21.30 seanlarında ise Laura Citarella’nın Venedik Film Festivali Orrizonti bölümünde prömiyerini yaptıktan sonra San Sebastian ve Rotterdam film festivallerinde de gösterilen filmi Trenque Lauquen gösterilecek. Film, 30’lu yaşlarındaki Laura’nın filme ismini veren kasabada yeniden doğuşunun, özgürlüğü kaybolmakta buluşunun hikâyesini anlatıyor.

Festivalde Dün! (5 Haziran)
Festivalde dün günün ilk söyleşisi Selcen Ergun imzalı Kar ve Ayı filminin gösterimi sonrası gerçekleşti. Merve Dizdar’ın başrolde yer aldığı mecburi hizmet nedeniyle atandığı köyde kendini erk ilişkilerinin, sırların ve kuşkuların arasında bulan bir hemşireyi konu alan filminin ikinci gösterimi sonrası yönetmen Ergun bir kez daha izleyicilerle buluştu. Selcen Ergun söyleşide, “Filmin derdi taşraya dair bir şey söylemek değil, öncelikle bu ülke ve bu ülke insanına dair bir şeyler söylemek. Yapmaya çabaladığım şey, aslında hepimizin özellikle de birçok kadının dünyanın her yerinde yaşadığı, günlük hayatın en kılcal damarlarına kadar sirayet eden bir tür tekinsizlik hissi ve bir tür belki düşmanca denebilecek bir duygu ve onunla başa çıkma yöntemlerini küçük bir mikrokozmozun içine, küçük bir kasabanın elle tutulabilir atmosferine yerleştirip o kasabanın da dışarıyla bağlarını keserek aslında bütün güç ilişkilerini ve günlük karşılaşmaları daha elle tutulur kılmaktı. Tam da tanımlayamadığımız bir kasabada ve zamanda aslında Türkiye’nin küçük bir örneklemini yaratmaktı,” dedi.

Festivalde günün ikinci söyleşisi 2020 Olimpiyatları’na hazırlanan senkronize yüzme sporcuları Mısra ve Defne’nin öyküsü üzerinden sporda kadın olmanın zorluklarını ve cinsiyet ayrımcılığını gözler önüne seren Düet filmi sonrasında yönetmenler Ekin İlkbağ ve İdil Akkuş’un katılımıyla gerçekleşti. İdil Akkuş, “İlk yola çıkarken biz de aslında eski sporcu olduğumuz için görünmeyen emeği görünür kılma çabamız vardı. Neden bu iki karakter derseniz çünkü Türkiye’de milli takım düetini yüzen tek iki kişi onlardı. Onlardan böyle bir dostluk hikâyesi çıkacağını da bilmiyorduk. Bir sporcu hikâyesi olarak başladık çekimlere. Ama yıllar içinde çekerken de malzemeleri izlerken de diğer tarafını görmeye başladık,” derken Ekin İlkbağ, “Aslında hikâyeden tam olarak ne almak istediğimiz bir süreçte biz de oturup malzemeyi izlemeye ve yoğurmaya başladık. O noktada şekillendi aslında hikâyenin neresinde durmak ve ne almak istediğimiz. Biz eski sporucu olmasaydık da bağ kurabileceğimiz bir hikâye. Çünkü anlattığımız şey her şeyin, var oluşumuzun, yaptığımız işin bile mücadeleye dönüşme hali. Özellikle kadınlar ve LGBTİ+’lar için,” dedi.

Totem filminin ikinci gösterimi sonrasında Meksikalı yönetmen Lila Avilésfilme dair merak edilenleri yanıtladı. Ölüm, kayıp ve hayat üzerine derin gözlemleri doğal bir akış ve karmaşık karakterlerle yakalayan film, yedi yaşındaki Sol’ün hem aile fertleri hem de doğayla ilişkisini dokunaklı bir şekilde anlatıyor. Lila Avilés, “Bu benim ikinci filmim. Kızımla aramda bir patika oluşturmak istedim. Eğer aileyi, yuvayı bir filmin merkezine koyarsanız ne olur görmek istedim. Kızım kendi hikâyesinde korkunç bir kayıp yaşadı, filmde bu değiştirildi ve farklı bir şekilde sunuldu ama o kaybın iyileşmesine dair de bir tohum atmak istedim film ile. Filmi bir mikrokozmoz olarak tasarladım. Şimdi de bir sinema salonunda bir küçük evrendeyiz. Buranın dışarısında şehir var, ülke var, dünya var, bütün evren var. Sonuçta hepimiz burada bu anda oturuyoruz. Bunu bazen unuttuğumuzu düşünüyorum. Onun içinde filmdeki evi bir mikrokozmoz olarak tasarladım. Doğayla ilişkiye yer vermemin sebebi de insanlar olarak bazen hayvanlardan geldiğimizi unutuyoruz. Doğayla ve hayvanlarla ilişkilerimizi düşünmemiz gerekiyor,” dedi.

Eski Yugoslavya’da işlenen savaş suçlarını ve soykırımı anlatan belgeseli Güneş Tutulması / The Eclipse ile yıllar sonra ardına bakmadan gittiği ülkesine geri dönen Nataša Urban film gösterimi sonrası gerçekleşen söyleşide, “Bu filmle ilgili söyleyecek çok şey var. Bu filmin başında da söylediğim gibi çok uzun yıllar önce Sırbistan’ı bıraktım ve Norveç’e taşındım. Bütün o katliamı geride bıraktığımı düşünüyordum. Travmamı, bütün anılarımı gömdüğüme inanıyordum ama birkaç yıl önce büyük bir kayıp yaşadım ve onun yas sürecindeyken bütün bu anıları taşıyan koza yarıldı ve bir şekilde her şey bütün anılar tekrar yayılmaya başladı. Filmi 16 mm ve 8 mm analog olarak çektim. Bunları anıları yaratmak için kullandım hem gerçek anılara dönmeye çalıştım hem de kafamdaki anılar filme nasıl dökülür üzerine çalıştım. Bir anda aklınıza gelen bir anıyı nasıl filme dökersiniz, hatırlamak nasıl bir şey diye bunun üzerine çalıştım. 90’larda Sırbistan’da benim adıma yapılanlar ki artık bunları benim adıma yapıldı diye düşünmek istemiyorum. Bunları kapatmaya çalışıyorum ve her şeyle yüzleşmek için bu filmi yaptım. Geçmişle yüzleşelim ki tekrarlamasın. Dolayısıyla bununla yüzleşmekte en doğru noktanın kişisel bir yerden yola çıkmak olduğunu düşündüm,” dedi.

Günün izleyiciyle buluşan diğer filmleri ise Marusya Syroechkovskaya imzalı Ölü Bir Arkadaşı Kurtarmak / How To Save a Dead Friend; festivalin Onur Ödülü’nü alan usta oyuncu Tilbe Saran’ın başrolünde yer aldığı M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın yönettikleri 2015 yapımı Çekmeceler; Maryam Touzani imzalı Mavi Kaftan / Blue Caftan; Marija Kavtaradze yönetmenliğindeki Yavaş / Slow; Julia Murat imzalı 34. Madde / Rule 34 ve July Jung yönetmenliğindeki Sıradaki Kız / Next Sohee oldu.

Ağustos 2010’da yayın hayatına başlayan aylık sinema dergisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir