Evliliğin Toplumdaki İzdüşümü: Kocan Kadar Konuş Diriliş

Filmin adı bir yönüyle ihtar içerirken bir tarafıyla da ciddi bir sosyolojik analizin sonucu gibi duruyor. Yani toplumsal bir eleştiri ile yola çıkan, bunu filmde yer yer işleyen fakat sonu itibariyle de kendi eleştirisini tersine döndüren bir film. 2015’in ilk aylarında ilkini izlediğimiz filmin ikincisi 2016’nın ilk gününde vizyona girdi. Kocan Kadar Konuş: Diriliş. Yine ismine bakınca dirilişin de “kendini, etrafının baskılarıyla farkeden genç kızın evlilikle biten mutlu hayatını” işaret ettiğini kolayca görürüz.

Evlen(e)meyen genç kızların temsili karakteri Efsun’un ailesi ve çevresiyle yaşadıklarını ve sonrasında büründüğü hali mizahi bir üslupla izliyoruz. Efsun 30’larında, okuyan, çalışan ve kadınsı hallerden ziyade maskülen tarza sahip biri. Halinden şikayetçi olmadığı halde etrafındakilerin; anneanne, anne, teyze ve kuzenden oluşan çevresinin kırmızı alarmı sonucu yeni kaygılar ve güdülere doğru yolculuğa çıkarılır: Evlenmek için acele etmezse herşey için geç olabilir!

Kıvrak zekası ve hazır cevaplılığıyla herkesle başetmesini bilen Efsun “bekar” kaldığı sürece marifetleriyle öne çıkamayıp, eksikliğiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır. Kendinden oldukça küçük kuzeninin evlilik hazırlığında olduğu süreçte artık baskılar ayyuka çıkmış el birliği ile evliliğe doğru sürüklenmiştir. Bir süre sonra Efsun’da kendini tanıyamaz hale gelecektir. Kendisi ve olunmasını istediği Efsun arasında bocalayıp dururken karşısına çıkan lisedeyken aşık olduğu Sinan onun için kaçırılmaması gereken bir fırsattır.

Sinan’la yaşadıkları kısmen kendi hisleri olsa da onun üzerinde evlilik planları yapması ailesinin yönlendirmesiyle olacaktır. Lafın dönüp dolaşıp sürekli evlilikte kilitlenmesi bir süre sonra Sinan’ı sıkmaya başlar. Efsun’da artık kendini durduramıyordur, içine bu kaygı öyle bir işlemiştir ki kuzeninin düğününde atılan çiçeği kapmak için yerinden kalkıp koşarak gitmesi kendisinin bile hayret edeceği durumdur. Bu sahne ailenin Efsun üzerindeki başarısının bir göstergesidir.

Filmin ilki evlilik üzerine yarı teorik yarı pratik uygulamalarla geçerken, ikincisinde evlilik sürecine giren Efsun ve Sinan’ın artık aile tanışmasının gerçekleşmesi ve bir nevi aile çatışmalarının daha da yoğunlukta olduğu bir bölümdür. Evliliğin şartlarından biri de “sadece kişiler evlenmez aileler de evlenir” düsturudur. Efsun ve Sinan aileler arası yaşanan sıkıntılar ve sorunlar karşısında kendi ilişkilerine bir türlü tam anlamıyla odaklanamazlar. Özellikle Efsun daha fazla yaşadığı baskılara dayanamayıp nikah günü herkesi şaşırtacaktır.

Toplumun aile ailenin de birey üzerindeki tahakkümü yaşadığımız hayatın kronik bir sorunudur. Sebepler bir kenara atılıp sonuç odaklı düşünme ve sonuç odaklı not-karar verme hastalığı bireyleri kendi olmaktan alıkoyup herkesleştirince kendini gerçekleştirme peşinde olan insanlar da toplumdan dışlanma kaygısından kurtulamazlar. Bu kaygı, onları kendileri ile çelişen haller sergilemesine sebep olurken tam da bu noktada Efsun’un da yaşadığı böyle bir arada kalma halidir. Kadınlar için “koca”nın güç ve statü göstergesi vazifesi görmesi, evlilik ve bekarlık arasında oluşturulan uçurumlar toplumların asla vazgeçmeyeceği ve oradan beslendiği bir damardır.

Filmde baba figürünün bir türlü annenin önüne geçememe hatta eşitlenememesi temsil ettiği “koca” rolünde geride kalması, Efsun’a dayatılan “koca bul” düsturuyla bir hayli çelişki arzeder. Kadın karakterlerin baskınlığı ve yoğunluğu arasında karşı cinsi düşünüp anlama düşüncesinden iyice uzaklaşan Efsun bu kargaşada babasıyla duygulu anlar geçirir. Sinan’a ise sevdiği adam gibi yaklaşamayıp yakaladığı bir avı elden yitirmeme dürtüsüyle yaklaşır.
Karakter dönüşümünün başarıyla işlendiği ama yan karakterlerin ve Sinan karakterinin Efsun kadar başarılı kotarılamadığı film içinde barındırdığı çelişkilere rağmen türü içerisinde öne çıkan bir yapım.

Zehra Ayçiçek: 1980 İstanbul doğumluyum. Sarıyer İmam-Hatip lisesinden 1996’da mezun oldum. Şu an İstanbul Üniversitesi Felsefe (Açıköğretim) son sınıftayım. 2010’da Tarih Kültür derneğinde düzenlenen fotoğrafçılık kursuna, İsmek ve BİSAV’da da Osmanlıca kurslarına katıldım. Bir dönem BİSAV’ın sanat, edebiyat ve sinema seminerlerini takip ettim. Film Arası Dergisi’nin Mart 2014’de Beyoğlu Gençlik Merkezi’nde düzenlediği Sinema okuluna katıldım. Şu an Film Arası Dergisi bünyesinde aktif olarak görev alıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir