Do Not Disturb: Cem Yılmaz Sineması Nereye Gidiyor?

Cem Yılmaz artık Türk sinemasında aktif bir isim. Stand-up ile başlayan kariyerini sinemaya evriltmeyi başardı. Hem oyuncu hem yönetmen hem de senarist olarak aktif görev üstleniyor. Sevin ya da sevmeyin kendisini artık bir sinemacı olarak görmek gerektiğini düşünüyorum. 1998 yılında bana göre sinemasal zirvesini Ömer Vargı’nın yönetmenliğini yaptığı Her Şey Çok Güzel Olacak ile yapmıştı. Senarist olarak da bu yapıma katkısı olmuştu. Drama ile komediyi harika harmanlayan filmde Altan rolüyle kah güldürdü kah hüzünlendirdi. Mizah yönünü stand-uplarında defalarca ispatlayan ve ülkenin en komik insanı olma titrini yıllardan beri taşıyan Yılmaz belli ki sinema aşığı. GORA ile başrolü alıp yönetmen koltuğuna usta isim Ömer Faruk Sorak’ı geçirerek o dönemin hasılat rekorunu kırmıştı. Aslında her şey bundan sonra başladı. Arif Işık iyi bir tiplemeydi. Sadri Alışık hayranı olduğunu çok iyi bildiğimiz sanatçı Arif’in bıyıklarına kadar kendisinden esinlenmişti. GORA evreninin suyunu çıkartmayı kafasına koyan Yılmaz sonrasında AROG, Arif V 216, Erşan Kuneri ile yolculuğuna devam etti. Bir filmden daha ne kadar malzeme çıkabilir sorusuna bizleri gark eden Cem Abi belli ki şimdi Karakomik serisine saracak.

Karakomik Filmler farklı konseptiyle hoş bir fikirdi. Ne derece iyi uygulamaya döküldüğü ise hayli tartışılır. İki filmde toplam dört hikaye anlatılırken içlerinde açık ara en iyisi olan İki Arada’nın başrolü Ayzek üzerine bir Netflix filmi başta fena fikir gibi gelmiyordu. Netflix kaşesi biraz soru işareti olsa da Ayzek’in fazlasıyla samimi karakteri bu tereddütleri gideriyordu. Filme başlamadan önce Yılmaz’ın geçmişe selam durma hastalığını aklımdan çıkartmam bana pahalıya patladı. Sanatçının sinemasında artık belirleyici unsurlardan olan nostalji sevdasını sevmiyorum. Bunun nedeni nostaljiyi sevmemem elbette değil. Türk sinemasının başyapıtları sayılırken neredeyse hep geçmişten örnekler verilmesi eskilerin değerini zaten ispatlar nitelikte. Sorunum kendisinin sinemasında bu selamların çok çiğ olarak filmlerine yedirilmesi. Neredeyse her filminde “Ben bu filmi ya da oyuncuyu çok seviyorum” un izleyicinin gözüne gözüne sokulması ve senaryoya berbat yedirilmesi filmlerini düşüren unsurlardan oldu. Do Not Disturb’te de aynı hastalık tam gaz devam ediyor. Belli ki Anayurt Oteli’ne de aşık olan Cem Bey, Komodor Otel’de aslında bir Zebercet hikayesi anlatıyor. Senaryo üzerine o kadar düşünülmemiş ki bir fikir üzerinden palas pandıras yola çıkılmış. Yine bir delirme hikayesi izliyoruz ancak Türk sinemasının en klas filmlerinden olan Anayurt Oteli bir roman uyarlaması ve çok iyi yazılmış bir senaryoya sahip ve başrolünde döktüren bir Macit Koper’i var. Cem Yılmaz ile oyunculuk gücü olarak sıklet farkı olan Koper senaryo da tekleyince Yılmaz’ı ezip geçiyor. Bu filmle Anayurt Oteli gözümüzde daha da yücelirken Do Not Disturb kötü bir deneme olarak akıllarda kalıyor. Oysa teknik olarak hayli kaliteli, emek harcandığı her anından belli olan bir işle karşı karşıyayız. Senaryonun bir filmin beyni olduğu gerçeğiyle baş başa kalıyoruz. Her iyi fikirden iyi film çıkmayacağı da ispatlanıyor. Bir iki karakter filme biraz tempo katsa da film bir tiyatro oyunu gibi sırası gelenin sahneye çıktığı sözünü söyleyip kenarı çekildiği bir yapıya bürünüyor. Ayzek’in aşk ikilemi iyi yazılmamış ki filmin çıkış noktası ve temellendirildiği nokta burası. Özge Özberk’in canlandırdığı Eczacı Saniye başta ilginç gelse de tüm film alkol alıp, anlamsız hareketler sergileyen bir karakterin ötesine maalesef geçemiyor. Tatlı Hayat’ın İrfan’ı olarak dizi tarihimizin en tatlı karakterlerinden birine harika hayat veren Celal Kadri Kınoğlu depresif karakteri ile fena olmasa da dakikalar ilerledikçe gücü düşüyor. Sorunlu karakterlerden biri ise Bülent Şakrak’ın Davut’u olmuş. Kendisini niyelerle, ahlar vahlarla izledim. Karakterin gelişimi hayli mantıksız. İyi mi kötü mü olduğunu asla anlayamadığımız biri olmuş Davut. Senaryodaki en önemli karakterlerden biri olan Ahsen Eroğlu’nun hayat verdiği Suhal ise bana göre filmin en kötüsü. Oyunculuk gücünü hayli zayıf bulduğum sanatçı sönük performansıyla ayağa kalkma potansiyeli olan filmi toptan göçertiyor.

Delirme sinemamızda sıkça başvurulan bir konu. İyi işlendiğinde ne kadar etkili bir fikir olduğu aşikar. Filmin çıkış noktası olan Anayurt Oteli dışında son yılların açık ara en iyi filmi olan Sarmaşık gibi örnekleri de var. Hollywood’ta da Joker gibi son dönem örnekleri de mevcut. Bu filmlerin ortak özelliği iyi senaryolara sahip olmaları. Cem Yılmaz’ın senaristliği ve yönetmenliği halen tartışılabilir düzeyde. Yönetmen koltuğunu Ömer Vargı ya da Ömer Faruk Sorak gibi kendisinden daha yetkin isimlere teslim edince daha iyi filmlerin ortaya çıktığı bence çok aşikar. Kendisinin en büyük sıkıntısının bir girdaba girmek ve üretim sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. Zekasını yeni bir karakter üretimi üzerine yorsa bizi yine şaşırtacağına eminim ancak takılıp kaldığı filmlerdeki karakterlerin suyunun suyunu çıkartması beni fazlasıyla yormaya başladı. Bunun sebeplerinden birinin de kendisini ispat çabası olduğunu düşünüyorum. Ben salt komedyen değilim dram da yaparımın dışa vurumlarını izliyoruz. Karakomik fikir olarak iyi olsa da dört hikayenin yalnızca biri iyiydi. Onun üzerinden yaratılan Do Not Disturb’ün ise ne kadar iyi olduğu çok tartışılır. Umarım Cem Yılmaz üzerindeki ölü toprağını atıp yepyeni bir işle eskiye döner. Zira kendisini gerçekten çok özledim.

PAYLAŞ

1984 yılında Karşıyaka’da doğdu. İktisat mezunu. 1989 yılında Tim Burton’ın Batman’ini 5 yaşında sinemada izledikten sonra sinemanın büyüsüne kapıldı ve o günden beri sinema aşığı. Her janrı sevmesine rağmen korku janrına gönülden bağlı. Geniş Plan adında sinema üzerine bir YouTube kanalı var ve fırsat yaratarak düzenli video çekmeye çalışıyor. Sinema sevgisini ve bildiklerini video dışında yazılar ile de okuyucularla buluşturmak istiyor. Ters Ninja sitesinde de yazmaya başladı. Düzenli olarak vizyonu ve dijital platformları takip ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir