26. Uçan Süpürge Günlükleri – 1

7 Haziran’da sona erecek 26. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, 31 Mayıs gecesi Opera Sahnesi’nde gerçekleşen açılış töreni ile başladı. Bugün itibariyle de Kızılay Büyülü Fener Sineması’nın üç salonunda festival heyecanı yaşanıyor. 9 bölümde 64 filmin izleyiciyle buluşacağı festivalde öne çıkan yapımlarla ilgili notlar burada.

İranlı kadın sinemacıların beş kısa filmini sunan Another Gaze seçkisi Kuşaklararası Aktarımlar’ın ilk filmi Doğmamış Çocuğa Mektup / Letter to an Unborn Child, deneysel bir iş.

2018 tarihli Yoldan Görüntüler / Pictures of Departure ise aile fotoğraflarının gösterdiklerini anlamlandırmaya çalışan bir kadın sayesinde hafıza üzerine bir egzersiz sunuyor.

Özgür Serçe / The Sparrow is free, İran’da kadın olarak doğduğu için hayatı çevresindeki erkeklerin sözünü dinleyerek geçmiş birinin, iyice yaşlanıp yürüyemeyecek hale gelmiş olmasına rağmen sonunda özgürlüğünü elde edebildiği için sesine yansıyan mutluluğu resmediyor. Fransa’da bir bakımevinde yaşayan kadının telefondan duyduğumuz şükür dolu sesi, önce babasının sonra kocasının ona yıllarca neler çektirdiğini ve şimdi boşanmış olmanın getirdiği özgürlükle günlerini nasıl geçirdiğini anlatıyor. İran’daki birçok kadına göre ayrıcalıklı olmasına rağmen yine de nasıl bir erkek egemenliğin hapsinde yaşadığını, yitip giden bir ömrün sahibinden dinlemek, yitip gitmeye devam eden başka ömürleri de düşündürüp öfkelendiriyor.

Orijinalliği ve yaratıcılığıyla öne çıkan İçimdeki Ses: Hakikatin Parçaları / Gut Feelings: Fragments of Truth, 1884-1936 yılları arasında yaşamış tarihi figür Tāj al-Saltaneh’in bugünün internet dünyası için ne anlam ifade ettiğini araştırıyor. Film yapımcısı, sanki cevaplaması mümkünmüş gibi Tāj al-Saltaneh’e sorular sorarken, aslında günümüz toplumunu sorguluyor. Güzellik kriterleri nasıl belirleniyor, cinsiyet rolleri nasıl atanıyor, yanlış bilginin yayılma hızı ve buna çanak tutanlar, zamanın ruhu ve daha birçok konuda; kısacık süresini müthiş bir zekayla, basit görünse de zihnimizi büyük bir yolculuğa çıkararak irdeleyen filmi mutlaka görün deriz.

Elektrikli Düşler / Tengo sueños eléctricos, bir baba-kız hikâyesi ama biraz da büyüklerin dünyasında kaybolan bir genç kızın yolunu bulma çabası. Anne babası ayrılan Ava, annesinin maddi şartları çok daha iyi olmasına rağmen babasıyla yaşamak istiyor. Öfke kontrol sorunu olan ve hem kendisine hem de kızına fiziksel zarar veren babayı izleyici olarak sevmemiz ya da onaylamamız mümkün değil ancak Ava’nın onu ne kadar çok sevdiğini gördüğümüz için en azından kendisini anlamaya çalışıyoruz. Bir grup sıradan insanın hayatından bir kesit olan; ne bir yolculuk vadeden ne de bir çözüm sunan, anı yaşamanın anlamı üzerine, kendine has bir iş.

1983 yılında, mutlu bir aileye doğdu. 15 yaşında sinema salonlarıyla tanışıp, bazı filmlere âşık oldu. “Ben de yaparım” zannederek, -o zamanki algısıyla- senaryo yazmaya ve her sene doğum günü gelmeden bir uzun metraj tamamlamaya başladı. “Yapan” olmanın kendisi için o kadar da kolay olmayacağını anladığındaysa bu büyülü dünyadan kopmamak için, filmler hakkında “yazan” olmaya karar verdi. Geçen yıllar içinde istemeden de olsa tıp hekimi olup 12 yıl çalıştıktan sonra mesleği bıraktı. 15 yıllık sinema yazarlığı süresince Altyazı Sinema Dergisi, Filmlerim.com, Öteki Sinema, Blogum Dergisi, Haftalık Sinema Antrakt Gazetesi ve Film Arası Dergisi’nde yazıları yayımlandı ve Ters Ninja sitesinin genel yayın yönetmeni oldu. Yaklaşık 2,5 yıldır da her perşembe yayınladığı, ülkenin ilk dijital platform bülteni Bu Hafta Ne İzlesem? sayesinde tutkusuna bağlı kalmayı sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir