Savaşın Ne İçinde Ne Dışında Olabilmek

Savaş ve mültecilik üzerine çekilen filmlerden biri Dheepan. Yaşanan sayısız savaş mağduru hikayelerinden biri diyebileceğimiz film bilmediğimiz onca hikayenin yanında belki de dikkate şayan bile değil. Savaşı gören, yaşayan ve mağduru olan insanlarla empati yapmak cılız bir duygu olarak kalacaktır hayatımızda. Ne olursa olsun aksamayan hayat ritmimiz içinde sadece yazdıklarımız ve konuştuklarımızla ahkam kesmekten öteye de geçemeyiz. Sinema; bu insanların yaşadıkları ortam ve buna karşı aldıkları duruşu yansıtan ve bize konu hakkında fikir sağlayan bir merciidir. Bu minvalde çekilmiş sayısız savaş mağduru insanların anlatıldığı filmlerden güçlü yapımlar kadar ses getirmeyenlerde olmuştur. Dheepan için Sri Lanka’daki savaştan kaçan bir ailenin öyküsü desek eksiklik şu noktada olur: ailedeki anne­baba ve çocuk birbirini tanımayan ve hiçbir bağlantısı olmayan insanlardan oluşmaktadır. Tek ortak noktaları aynı ülkede yaşayıp aynı kadere sahip olmalarıdır. Artık hayatta olmayan Dheepan ve onun ailesi rolünde ülkeden bir şekilde kurtulmak dışında hedefleri yoktur. Fransa’ya gitme şansı yakalayan bu sözde aileyi nelerin beklediği filmin ana damarını oluşturur; savaştan kaçıp başka bir mücadelenin orta yerinde bulurlar kendilerini.

Bir yerden sonra hayat yaşamaktan çıkıp sadece nefes alıp vermekten ibaret kalır. Özelde Dheepan ailesi, genelde ise mültecilerin yaşadığı bu dram geçmişten bu güne değişmeyen bir gerçektir. Dheepan ve ailesinin kapıcı olarak yaşadıkları yer, geldikleri yerden çok da farklı olmayan bir şiddet sarmalı içindedir. Uzak kalmaya çalıştıkça içine çekilmekten bir türlü kurtulamazlar. Çocuğun okulda yaşadığı dışlanma, kadının çalışmaya başladığı yerde karşılaştığı çete üyesi ve Dheepan’ın sürekli kaçmaya çalıştıkça üzerine gelen sorunlar bir yerden sonra bir patlamaya sebep olur ve yaşanılan kırılma noktasından sonra hayatları büyük bir değişikliğe doğru arz­ı endam eder.

Kendi içlerinde birbirlerine adapte olma sorununun yanında dışarıya karşı verdikleri mücadelede yek vücut olamayıp herkes kendi hayat gailesine düşmüştür. Ve hepsinin ayrı ayrı idealleri vardır gerçekleştirmek istedikleri. Kadının sürekli İngiltere’ye kaçma girişimi olumsuzlukla neticelenirken Deephan’ın tek amacı kaçtıkları savaşın bir benzerine tekrar düçar olmamaktır. Sığındıkları yer onları sahiplenmiş gibi görünürken öte taraftan da bunun bedellerini altan alta ödetmeye çalışır. Dheepan ne kadar karşı koysa da savaşçı kimliğinden ne kadar uzak kalmaya çalışsa da önündeki en büyük engel bu özelliğidir. Fransa’da kurduğu ikinci hayatında sıradan günlük hayatında işler hiç de sıradan değil aksine bu özelliğini ayyuka çıkaracak cinstendir. İnsanın belirleyiciliğinin askıya alınıp dış etkenlerin insan üzerinde nasıl tahakküm kurduğunu Dheepan ve yaşadıklarından anlamak mümkündür. İnsan nereye kaçarsa kaçsın kendi gerçekliğini de peşisıra sürükler.

Bütün bunlarla beraber Altın Palmiye’li Dheepan’ın çok vurucu bir film olduğundan bahsedemeyiz. Finaldeki mutlu son seyirciye derin bir nefes alma duygusu yaşatmaz zira yaşadıkları mağduriyetle çok fazla özdeşim kuramayız. Bunda karakterlerin birbirlerinden kopuk olmasının payı olduğu gibi savaş sonrası halin oyuncular üzerine iyi oturtulamamasının da payı vardır. Film sadece geçerliliği günümüzde de devam eden mültecilerin hayatından bir kesit olarak izlenebilir.

Zehra Ayçiçek: 1980 İstanbul doğumluyum. Sarıyer İmam-Hatip lisesinden 1996’da mezun oldum. Şu an İstanbul Üniversitesi Felsefe (Açıköğretim) son sınıftayım. 2010’da Tarih Kültür derneğinde düzenlenen fotoğrafçılık kursuna, İsmek ve BİSAV’da da Osmanlıca kurslarına katıldım. Bir dönem BİSAV’ın sanat, edebiyat ve sinema seminerlerini takip ettim. Film Arası Dergisi’nin Mart 2014’de Beyoğlu Gençlik Merkezi’nde düzenlediği Sinema okuluna katıldım. Şu an Film Arası Dergisi bünyesinde aktif olarak görev alıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir