Boğaziçi’nde Film Rüzgârı

9. Boğaziçi Film Festivali’nin altıncı Gününde Uluslararası Uzun Metraj Yarışması, Uluslararası Kısa Belgesel Yarışması ve Uluslararası Kısa Kurmaca Yarışması film gösterimleri gerçekleştirildi.

28 Ekim Perşembe günü, Atlas 1948 Sineması’nda, Uluslararası Kısa Belgesel Film Yarışması filmlerinin gösterimi yapıldı. Uluslararası Kısa Belgesel Yarışma filmleri arasında; Ben Donateo’nın “Burnt. Land of Fire”, Anna Artemyeva’nın “Don’t Hesitate to Come For a Visit, Mom”, José Magro’nın “My Dream”, Dorota Migas-Mazur’un “Raisa”, Luigjina Shkupa’nın “Sigurimi”, Maria Semenova’nın “The City Of Sun”, Fariz Ahmedov’ın “The Last One”, Gailė Garnelytė’nin “The Robot and The Butterfly”, Katarzyna Warzecha’nın “We Have One Heart” ve Katarina Jazbec’in “You Can’t Automate Me” yer aldığı filmlerin gösterimi sonrası söyleşiler de gerçekleşti. Söyleşilerin moderatörlüğünü ise Festival Koordinatörü Berfin Demirat gerçekleştirdi.

İlk bölümde gösterilen filmlerin söyleşisine “Raisa” filminin yönetmeni Dorota Migas-Mazur, “Sigurimi” filminin yönetmeni Luigjina Shkupa ve “The Last One” filminin yönetmeni Fariz Ahmedov katıldı. Mazur, hikayeyi anlatırken esas amacının ne olduğu sorusunu, güçlü bir kadın portresi çizmek istediğini söyleyerek cevaplad. Shkupa ise Arnavutluk’ta yer alan sığınakların hala var olmasının, korkunun devam etmesi olup olmadığı sorulduğunda, Arnavut halkında korkunun devam ettiğini ve bunun önemli bir sebep olduğunu dile getirdi. İlk bölümde son sözü Ahmedov aldı. Hikayenin çıkış noktası sorulan Ahmedov, Türkçe cevap verdi. Daha önce de aynı konuda bir filmi olduğunu belirten Ahmedov, daha uzun çekim yapmayı düşündüklerini ama dördüncü günde karakterin hayatını kaybettiğini söyledi.

İkinci bölümde ise gösterilen filmlerin söyleşisine “You Can’t Automate Me” filminin yönetmeni Katarina Jazbec, “We Have One Heart” filminin yönetmeni Katarzyna Warzecha ve “The Robot and The Butterfly” filminin yönetmeni Gailė Garnelytė katıldı. Warzecha, seyircilerden gelen, “hikaye nasıl oluştu?” sorusuna; filmde anlatılan olayların yakın arkadaşlarının başına geldiğini ve etraftaki tek yönetmenin de kendisi olduğu için bu hikayeyi çektiğini dile getirdi. Jazbec, filmin kurgusunun çok iyi olduğunun söylenmesi ve motivasyonunun sorulması üzerine, öncelikle filmdeki rıhtımın, dünyanın en büyük rıhtımlarından biri olduğunu ve bundan etkilendiğini, hissettiklerini ise beden üzerinden vermek istediği için filmi böyle çektiğini dile getirdi. “Liman işçileri dans etmeye nasıl ikna oldu?” sorusuna ise “Kendilerini dünyaya anlatmak istiyorlardı.” cevabını verdi. Son olarak Garnelytė, karakterin müzikle ilgisi ve kendisiyle olan bağlılığı sorulduğunda, “Onunla beraber okuduk ve iyi arkadaşız. Annelik ve kariyerini çok iyi dengeliyor. Aynı zamanda o bir öğretmen ve hayallerinin peşinden gitmeye devam ediyor.” dedi.

Uluslararası Kısa Kurmaca Film Yarışması Gösterimleri Kadıköy’de Gerçekleşti

Uluslararası Kısa Kurmaca Film Yarışması filmlerinin gösterimi ise Kadıköy Sineması’nda iki bölüm halinde yapıldı. Uluslararası Kısa Kurmaca Yarışma filmleri arasında; Mehdi Fikri’nin “4AM”, Samir Karahoda’nın “Displaced”, Luo Runxiao’nın “Hair Tie, Egg and Homework Books”, Yuan Yuan’ın “Heading South”, Pom Bumsermvicha’nın “Lemongrassgirl”, Leonardo Martinelli’nin “Neon Phantom”, Linhan Zhang’in “The Last Ferry From Grass Island”, Teymur Hajiyev’in “Towards Evening” , Rakan Mayasi’nin “Trumpets In The Sky” ve Andreea Cristina Bortun’ın “When Night Meets Dawn” filmleri yer alıyor.

Uluslararası Uzun Metraj Yarışması’nın Gösterimleri Ekiplerin Katılımıyla Gerçekleşti

 Uluslararası Uzun Metraj Yarışması filmlerinden Things Worth Weaping For (Ağlamaya Değer Şeyler) filminin gösterimi, 28 Ekim Perşembe günü Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleşti. Film sonrası festivalin uluslararası film programcısı Onur Sherifi moderatörlüğünde bir söyleşi düzenlendi. Söyleşiye yönetmen Cristina Grosan ve senarist- oyuncu Nora Rainer-Micsinyei katıldı.

Otuzlu yaşlara geldiği halde gündelik hayatta yetişkin insan davranışları sergilemeyen ve büyümenin gerekliliklerini benimsemek için çabalayan insanları anlatan filmin söyleşisinde ilk soru hikayenin nasıl ortaya çıktığı oldu. Yönetmen Grosan, “Hikayenin başlangıcı başıma gelen bir hikayeden kaynaklanıyor. Bir arkadaşımla, büyükbabası öldükten sonra bütün geceyi aynı evde beraber geçirdik ve öylece oturduk. Bununla ilgili bir şey yazmak istiyordum.” dedi ve 30’lu yaşların nasıl olması gerektiği, nasıl yaşanması gerektiği üzerine düşünüp, senarist-oyuncu Micsinyei ile yola koyulduklarını belirtti.

Bir seyircinin, motiflerin bilinçli bir tercih olup olmadığını sorması üzerine ise Grosan, “Bu belirlenmiş bir şey değildi. 600 sene Osmanlı İmparatorluğu’nun hükümdarlığında kalmış bir yer Romanya ve Macaristan. Hep bu kültürle yaşadım, hayatımın bir parçası oldu.” dedi. Micsinyei ise, karakteri oynamanın zorluğu üzerine gelen soruya, “İki sene bu karaktere hazırlanmak için uzun bir süreçti, yani hazırlanmak için bol zamanım oldu. Aynı zamanda karakter benden de bir şeyler taşıyordu zaten. Bu da senaryoya yansıdı.” dedi.

Uluslararası Uzun Metraj Yarışması filmlerinden The Sacred Spirit (Kutsal Ruh) filminin gösterimi, 28 Ekim Perşembe akşamı Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleştirildi. Film sonrası festivalin uluslararası film programcısı Onur Sherifi moderatörlüğünde bir söyleşi gerçekleştirildi. Söyleşiye filmin yönetmeni Chema Garcia Ibarra, yapımcılardan Enes Erbay ve prodüksiyon tasarımı şefi Leonor Diaz katıldı.

Cezaevinden çıkan, daha önce babalık görevlerini yerine getiremediğini düşünen ve 12 yaşındaki kızını karşısında görünce, bu eksikliğini gidermek için fırsat elde ettiğini düşünen Tibor adlı karakterin hikayesinin anlatıldığı ve Locarno’da Altın Leopar ve Toulouse’da En İyi İlk Film Ödülü kazanan filmin söyleşisinde ilk sözü yönetmen Ibarra aldı ve hikayenin çıkış noktasını anlattı. Ibarra, “10 sene önce TV izlerken geldi aklıma. Filmde geçen şehrin kanalı. Bir oluşum hakkında röportaj vardı. Sıra dışı aktiviteler organize eden bir oluşumdu. Bu gruptakiler UFO’larla ilgili birilerinden oluşuyordu.” dedi ve hikayede yer alan insanların birbirinden çok alakasız kişiler olduğunu belirtti.

Oyuncuların tamamen amatör olmasının nasıl zorluklar getirdiğinin sorulması üzerine yönetmen, “Çocuklarla çalışmak için sette bir profesyonel vardı. Yetişkinlerle çalışırken özel bir durum yoktu, çünkü doğal olmalıydılar.” dedi. Oyunculara, sahneleri hazırlarken sadece neyin yanlış olduğunu söylediklerini ifade etti. Yönetmen, esas amaçlarından birinin gerçekle doğaüstü olayları dengeli bir şekilde bir araya getirmek olduğunu söyleyerek sözlerini tamamladı.

Türk ortak yapımcı Enes Erbay’a da bu projeye nasıl dahil olduğu soruldu. Erbay, daha önce kısa film projesinde de beraber çalıştıklarını söyledi. Daha sonra Bakanlık desteklerine başvurduklarını iletti ve “Senaryoyu okuduğumda çok etkilendim. Yapım sürecinin bazı kısımları Türkiye’de gerçekleştirildi.” dedi.

9. Boğaziçi Film Festivali, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkıları, TRT’nin Kurumsal İş Ortaklığı, Global İletişim Ortağı Anadolu Ajansı’nın destekleri ve Beyoğlu Belediyesi’nin Kurumsal Ev Sahipliği’nde Boğaziçi Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenleniyor.

Ağustos 2010’da yayın hayatına başlayan aylık sinema dergisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir