Sükunet Dolu Bir Gerilim Hikayesi

Kendi halinde akıp giderken hiç umulmayan bir anda ve akla hayale gelmeyecek bir nedenle değişen hayatların kimi zaman itiraflarla kimi zaman da ruhun derinliklerine saklanmış sırları ile ansızın sahneye çıkışıdır Sen Ben Lenin filmi. Bir sahil kasabasında kıyıya vuran Lenin heykeli, kasabalıları hayata neredeyse yeniden döndürür. Heykelin çalınması ile birlikte herkes şüpheli konumuna düşer ve sayısız hikaye saçılıverir ortaya. Yönetmen Tufan Taştan’ın, başrollerinde Saygın Soysal ve Barış Falay’ın yer almasına karşın irili ufaklı rolleri ile pek çok ünlü ismi bünyesinde barındıran son filmi Sen Ben Lenin, bol diyaloglu, bol metaforlu ve izleyici ilgisini baştan sona ayakta tutmayı başaran bir yapım. Neredeyse tamamı tek mekanda geçen film, mekan baskısını ortadan kaldıracak kadar dinamik bir akışa sahip. Kayıp heykeli bulmak için görevlendirilen iki polis memuru filmin her anında var olsalar da kısa diyaloglarına rağmen karşılarında sayıca fazla olan karakter zenginliğini dengeleyecek şekilde pozisyon aldırılıyorlar.

Filmin zamandan ve mekandan arındırılmış kurgusu, içinde bulunulan çağı önemsiz kılıyor. Zira geçmişten kopup gelen heykel, kendi zamanını yakalayamamış kasabalıları mental olarak var oldukları maziye bir anda sürükleyiveriyor. Lenin heykelinin uçsuz bucaksız mavi dünyanın kıyısına vurup sanki bir mucizeymiş gibi algılanması da kasabalıları dış dünyaya karşı algılarda tümden izole ediyor. Şüphelilerin ifadeleri bir bulmacanın farklı parçaları tadında. Saygın Soysal’ın etkileyici bir performans ile hayat verdiği Ufuk karakterinin, pencereden dışarıya her bakışında kasabaya dair metaforik düşlerini de görüyoruz. Mekanın üst katlarından gelen seslerin de metaforik anlamları mevcut. Fakat tüm bu metaforların bazı kişi, kavram veya olayları bilmeden gerçekte neyi ifade ettiklerini tahmin etmek bir hayli güç. Çözümü zor metaforların filme kattığı fantastik boyutun görsel olarak müspet manada etki sunduğu söylenebilir. Temsilin surette ve manadaki karşılıkları bu noktada çatışmakta. 

Kasabalıların birbirinden bağımsız ilerleyen ifadeleri, finale doğru bir gizemin parıltıları tadında gerçeğin ufak bir parçasını vücuda getiriyor. Fakat gerçeğin tam manasıyla ne olduğu sorusunun yanıtı izleyiciye sunulmuyor. Bu şekilde diri tutulan izleyici, hayal kırıklığı yerine yer yer mütebessim bir çehre ile bilinmezliğin keyfini sürmeye başlıyor. Heykele pek çok kişinin bambaşka anlamlarla yaklaşması fikir farklılığı gibi gözükse de aslında bambaşka beklentilerin ortak bir paydası haline geliyor. Heykeli seyirci koltuğundakilerin hiç görmüyor oluşu, sanki bir halüsinasyonun peşinden koşuluyor olduğu hissiyatını doğuruyor olsa da kasabalıların hayatına somut olarak etki etmiş olması, heykelin varlığındaki değer ile yokluğundaki kaybı eş anlama getiriyor.   

Kurguda başarıyı sağlayan filmin sanat yönetiminde de andan ve mekandan yalıtılmışlık hissini sağlayan başarılı betimlemeleri göz dolduruyor. Aşırılıklara kaçmayan filmin rutin çizgisi bozulmuyor olsa da sessiz gerginlik finale doğru anbean artıyor. Acelesi olmayan akışa olumsuz yönde etkide bulunacak herhangi bir dış etki de bulunmuyor. Son zamanlarda pek çok ünlü ismin yer aldığı fakat vasatın altında kalmış sayısız örneğin yanında elindeki malzemeyi başarı ile ve haddi aşmadan kullanıyor film. 

Kara mizah ile polisiyenin merkezinde duran Sen Ben Lenin, yormayan fakat tüm dikkati de üstüne çekebilmeyi başaran bir hikayeye sahip. Tufan Taştan ve Barış Bıçakçı imzalı senaryosunun yakın zamanda başkaca özgün senaryolar için ilham kaynağı olması ve böylesi bir duruş için sürekliliği sağlamaya vesile olması da sinemamız adına arzu edilen bir temenni olacaktır.

 

1986 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 2008 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarından itibaren çeşitli film atölyeleri ve akademi çalışmalarına katıldı. Çeşitli kurumsal firmalarda sürdürdüğü profesyonel iş yaşantısı ile birlikte 2012 yılından bu yana Film Arası Dergisi’nde film kritikleri ve çeşitli sinemasal araştırmalar yazmaktadır. Aralık 2013 döneminden itibaren derginin Yayın Kurulu Üyesi’dir. İngilizce bilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir