Küllerinden Doğan Bir Balina : The Whale

Brendan Fraser, Mumya serisi ile büyük kitleler tarafından tanınan bir oyuncu oldu. Mısır Tarihi’ni aksiyonla iyi harmanlayan seri mitolojiye ilgisi olanlar yanında aksiyon sevenler tarafından da benimsendi. 1968 doğumlu oyuncunun Mumya’dan önce de epey filmi var ancak adını duyuramamıştı. Bu filmle patlama yaptıktan sonra Bedazzled, Crash, The Air I Breathe, Extraordinary Measures gibi filmlerde boy gösterdi. Filmografisinde az film olmayan Fraser’ın daha ünlü bir oyuncu olamamasının ve adını uzun yıllardır duymamamızın farklı bir nedeni var. Oyuncu 2018 yılında Hollywood Yabancı Basın Birliği (HFPA) Eski Başkanı Phillip Berk tarafından öğle yemeğinde tacize uğradığını ve bunu korkusuzca ifşalaması sonrası boykot yiyerek piyasadan silinmeye çalışıldığını iddia ediyor. Berk iddiaları yalanlamayı tercih etmişti. Kendisi 2021 yılında Black Lives Matter hareketine karşı olumsuz bakış açısı nedeniyle kovulmuş bir isim yani sabıka dosyası kabarık denebilir.

Bu olay sonrası Fraser’ın ciddi psikolojik bunalım yaşadığı, kilo aldığı biliniyor. Bu kötü süreç Darren Aronofsky’nin The Whale ile kendisine bir şans vermesiyle son buldu gibi zira filmdeki performansıyla başta Critics Choice ve SAG olmak üzere pek çok ödül kazandı. Elvis filmindeki başarılı performansıyla Oscar adayı olan Austin Butler ile Oscar için kıyasıya bir yarış içine girecekler. Butler da BAFTA ve Altın Küre alarak iddiasını ortaya koydu. En iyi erkek dalı ciddi bir rekabet içerisinde geçecek gibi. Fraser’ın geçmişine dair bu kısa bilgilendirmeden sonra filmimize geçebiliriz.

The Whale hayatında yaşadığı sıkıntılardan dolayı obezitenin pençesine düşen bir İngilizce öğretmeninin yıllardır görmediği kızıyla yeniden iletişim kurmaya çalışmasını anlatıyor. Bu şekilde anlatıldığında “Şu zavallı şişmana acıyalım” teması aklınıza gelebilir. Burada Darren Aronofsky’nin ustalığı devreye giriyor ve kendisi hikaye anlatmadaki ustalığı ile filmi bu düzlemden çıkarıyor. Film tek mekanda geçen depresif bir drama ancak hikayeye eklenen yan karakterler filmi monotonluktan çıkarıyor. Yan karakter olarak başrolümüz Charlie’ye yardım eden Liz karakteri (Hong Chau) ile misyoner Thomas karakteri (Ty Simpkins) hikayeyi katmanlandırıyor. Charlie’nin kızı Ellie de (Sadie Sink) sorunlu bir ergen olarak tempo düştüğünde hamleleriyle filme enerji katıyor. Filmdeki casting son derece başarılı ve herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapıyor ancak Brendan Fraser’a aslan payını vermek durumundayız. Ekran süresi bu kadar fazlayken ve kendisine yapılan ağır plastik makyaj ve kilo takviyesi nedeniyle mimik vermekte zorlanması hayli doğalken gerçekten kariyerinin performansını bizlere sunuyor. Obezitesi nedeniyle özgüveni tamamen bitmiş, sipariş ettiği pizzayı dağıtıcı gittikten sonra teslim alabilen, zor hareket eden, kiloları nedeniyle sürekli sağlık sorunları yaşayan, online ders verdiği öğrencilerine kamera açmaktan utanan bir adam bundan daha iyi oynanamazdı herhalde. Aronofsky kahramanın yolculuğunu da saat gibi işlemiş. Bu halde filme başlayan karakterimiz filmin sonunda kızıyla bağ kurmayı başaran, kamera açamadığı öğrencilerine asıl dersin ne olduğunu olabilecek en sert şekilde veren birine evriliyor. Misyonunu tamamlamış, vicdanı olarak arınmış biri olarak da bu hayattan göçüyor. The Mother ve Noah ile dini alt metin konusunda titiz olan Aronofsky bu filmde de arınma alt metnini işlemeyi ihmal etmiyor.

Toparlayacak olursak The Whale, tek mekan filmi çekmenin zorluğunu çok iyi oyunculukları ve ortalama üstü rejisi ile aşmayı başaran bir performans filmi olmuş. Tüm adayları izlemiş biri olarak Oscar’ı Fraser’ın hak ettiğini düşünüyorum. The Whale iyi bir film ancak Aronofsky gibi çok iyi filmleri olan bir yönetmenin filmografisinde üst sıralarda yer almayacaktır.

PAYLAŞ

1984 yılında Karşıyaka’da doğdu. İktisat mezunu. 1989 yılında Tim Burton’ın Batman’ini 5 yaşında sinemada izledikten sonra sinemanın büyüsüne kapıldı ve o günden beri sinema aşığı. Her janrı sevmesine rağmen korku janrına gönülden bağlı. Geniş Plan adında sinema üzerine bir YouTube kanalı var ve fırsat yaratarak düzenli video çekmeye çalışıyor. Sinema sevgisini ve bildiklerini video dışında yazılar ile de okuyucularla buluşturmak istiyor. Ters Ninja sitesinde de yazmaya başladı. Düzenli olarak vizyonu ve dijital platformları takip ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir