“Dayanışma Düşüncesinin Öne Çıkmasını Amaçladık”

Geçtiğimiz yıl ilki düzenlenen ve Kaş Antik Tiyatrosu’nda yapılan gösterimlerle sinemaseverlere sıcak yaz akşamlarında farklı bir deneyim sunan Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali’nin başlamasına artık sayılı günler kaldı. 1-4 Haziran tarihleri arasında Kaş’ta gerçekleştirilecek olan festival, film gösterimlerinin yanı sıra çeşitli mekanlarda çok sayıda etkinliğe de ev sahipliği yapacak. Ulusal, uluslararası ve öğrenci filmleri kategorilerine ek olarak Su Altı Filmleri Yarışması’nın da düzenlendiği festivalin programı yılın öne çıkan kısa filmleriyle yine dopdolu olacak. Ben de bu vesilesyle Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali Direktörü Seren Topaloğlu ile gerçekleştirdiğim röportajda festivalde sinemaseverleri nelerin beklediğini ve festival yapmaya dair merak ettiklerimi konuştum.

Şimdiden tüm sinemaseverlere keyifli festivaller.

Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali’ni konuşmadan önce dilerseniz festivalin direktörü olarak sizi tanıyalım kısaca.

Öncelikle Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali’ne FilmArası Dergi’nizde yer verdiğiniz için çok teşekkür ederiz Halil Bey. Ben Seren, Kaş’ta doğdum ve büyüdüm. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler okurken Sinema ve Televizyon bölümüyle çift anadal yapma şansım oldu. Aynı zamanda bir dalış eğitmeni yardımcısı olduğum için, eğitimim sürerken çeşitli filmlerde ve dizilerde su altı film prodüksiyonu asistanlığı yaparak sinema sektöründeki kariyerime başladım. Şu anda kısa ve uzun filmler olmak üzere farklı ve bağımsız projelerde yapımcılık yapıyorum, Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali’ne ise tüm kalbimi ve enerjimi veriyorum.

Festival bu yıl ikinci kez gerçekleştirilecek. İlk yılı nasıl geçirdiniz ve sinemaseverler tarafından nasıl bir ilgiyle karşılaştınız?

Festivalimiz geçen yıl ilk kez düzenlendiği için katılımın nasıl olacağını tam olarak öngöremiyorduk. Festival boyunca tüm etkinlikler, gösterimler ve atölye çalışmaları ücretsizdi. Açılış günü 1500’e yakın kişi, kapanış günü ise yaklaşık 2000 kişi Antik Tiyatro’yu doldurmuştu. Kaş’ın farklı yerlerine dört gün boyunca yayılan diğer etkinlikler ve gösterimlere olan ilgi de epey yoğundu. Kaş coğrafi açıdan ulaşması zor bir yer, bu nedenle festivalimiz geçen sene Kadıköy Sineması’nın ev sahipliğinde üç gün daha devam ederek, Kaş’a gelemeyen film ekipleri ve seyircilerle İstanbul’da buluştu. Kısacası hayal ettiğimizden çok daha büyük bir ilgiyle kucaklanmaktan ötürü mutluluk duyuyoruz. Bu yılki festival için hazırlanırken en büyük motivasyonlarımızdan biri bu oldu. Geçen yıl festivalimize katılan ve bizimle bu özel deneyimi paylaşan herkese tekrar teşekkür etmek isteriz.

Festivale bu yıl kaç film başvurusu gerçekleşti? En çok hangi ülkelerden başvuru oldu? Başvuran filmler arasında öne çıkan ağırlıklı temalar neler?

Bu yıl 59 ülkeden 548 film başvurusu oldu ve beş kişiden oluşan ön jürimiz her filmi tek tek izledi. Her yıl temalar da gündemle birlikte değişiyor. Geçen yıl pandemi üzerine çok sayıda film başvurmuşken bu yıl toplumsal cinsiyet eşitliğini işleyen filmler daha yoğundu. Uluslararası bölümde finale kalan filmlere baktığımızda çocuk başrollerin çok sayıda olduğu bir seçki ortaya çıktığını fark ettik. En çok başvuru yapan ülkeler arasında Fransa her zaman başı çekiyor. Bunun en önemli nedenleri arasında Fransız sinemasının köklü tarihini, ülkenin kültür politikalarını ve sinemaya kültürel bir nesne olarak yaklaşılmasını sayabiliriz.

Özellikle son yıllarda ülkemizde irili ufaklı pek çok yeni festival doğdu. Bu noktada amacı ve programı birbirinin neredeyse kopyası olan festivallerin yanı sıra, konseptiyle farklılaşan festivaller de mevcut. Peki Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali’ni bu çeşitlilik içinde nereye konumlandırmamız daha doğru olur? Festivalin misyon, vizyon, hedefleri ve en önemlisi kendisini farklılaştıran yönleri neler?

Türkiye’de sanatsal üretimin ve kültürel etkinliklere ulaşmanın epey zorlaştığı bir süreç yaşıyoruz. Öncelikli hedeflerimizden biri, festivalin tamamen ücretsiz ve herkesin katılabileceği etkinliklere ev sahipliği yapması. Aynı zamanda Kaş’ın muhteşem doğası eşliğinde, zeytin ağaçları arasında, yıldızların altında bir açık hava sineması deneyimini sunabilmeyi de istedik. Biz Kaş’a ve sinemaya gönül vermiş, tamamen gönüllülerden oluşan bir ekibiz. Sanırım bu nedenle kurumsal bir tondan ziyade, daha samimi ve yarışma hissinden uzak bir ortam oluşturmaya çalıştık. Dayanışmanın, film sektöründeki bilgi ve deneyimleri paylaşma düşüncesinin öne çıkmasını amaçladık.

Konsept olarak diğer festivallerden ayrılan yönümüz; su altı filmlerine ve su altı prodüksiyon atölyelerine yer vermemiz olabilir. Kaş, Türkiye’nin en güzel dalış noktalarına ev sahipliği yapan bir yer. Festivalimizdeki su altı filmleri ve bu alanda düzenlenen atölyelerle, hem Kaş’ın büyülü su altı dünyasını öne çıkarmak hem de su altı film prodüksiyonları için en uygun bölgelerden biri olduğunu göstermek istedik. Denizimiz yıl boyunca çekim yapmaya elverişli bir sıcaklıkta oluyor, ayrıca yalnızca Türkiye’nin değil dünyanın en berrak denizlerinden birine sahibiz. Dolayısıyla çekim yapmak için en ideal koşullar Kaş’ta var. Su altı film prodüksiyonları yalnızca belgesellerden ibaret değil, çok keyifli kurmacalar da mevcut; herhalde çoğumuz The Big Blue ya da The Abyss’i izlemişizdir.

Kültür sanat etkinliklerinin devamlılığı ülkemizde her dönem zor olmuştur. Özellikle son yıllarda ekonomik anlamda zor bir süreçten geçmemiz, en başta kültür sanatın kapsamını derinden sarsan bir olgu haline geldi. Film festivallerinin devamlılığı açısından ise ilk birkaç yıl içindeki performansları pek çok açıdan belirleyici oluyor. Festivalin hazırlık aşamasında hareket alanınızı daraltan ekonomik ve diğer koşullar neler oldu?

Türkiye’de herhangi bir etkinlik düzenlerken öngöremediğimiz koşullar daima oluyor. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü’nden aldığımız destek çok önemli ve değerli bu anlamda. Ancak başvururken çıkardığımız tahmini bütçe ile festival bittikten sonra ortaya çıkan gerçek bütçe arasında çok ciddi bir fark oluyor. Yine de festivalin vizyonu çerçevesinde kaliteden ödün vermemeye, ayni ve maddi sponsorlarımızla bu açıkları kapatmaya çalışıyoruz. Ayrıca geçen yıl olduğu gibi bu yıl da tüm festivalimizin sigortasını yapan bir sponsorumuz var. Kaş Belediyesi, festival organizasyonunun her aşamasında ekibimize tümüyle desteğini sunarak işimizi kolaylaştırıyor.

O halde gelelim festivalin içeriğine. Festival bu yıl sinemaseverlere nasıl bir film seçkisi sunacak? Burada klasik yarışma bölümlerinin aksine “Su Altı Film Yarışması” ve “Ulusal Öğrenci Yarışması” dikkat çekiyor.

Dört ana kategoride film seçkileri oluşturduk: Ulusal Kısa Filmler, Ulusal Öğrenci Filmleri, Uluslararası Kısa Filmler ve Uluslararası Su Altı Filmleri.

Festival, gösterimlerin yanı sıra çeşitli yan etkinliklere de sahip. Bu kapsamda sinemaseverler hangi etkinlikleri takip edilebilecek?

Geçen yıl Türkiye’de ilk defa gerçekleşen Uygulamalı Su Altı Prodüksiyonu Atölyesi bu yıl kapsamı daha da büyüyerek tekrar düzenlenecek. Bu alanda en etkili profesyonellerden biri olan Okan Avcı, Dragoman Dalış Okulu’nun desteğiyle bu kez Kaş’ın adalarına doğru açılıyor. Su altı film prodüksiyonuyla ilgili olan kişilerin bu atölyeyi kesinlikle kaçırmamasını tavsiye ederim. Doç. Dr. Berceste Gülçin Özdemir’in katılımıyla Türkiye Bağımsız Sineması üzerine akademik bir panel düzenleyeceğiz. Başka bir atölye çalışmasında, Amira Diab yapımcılıktan yazarlığa ve ardından yönetmenliğe uzanan yolculuğunu bizlerle paylaşacak. Programımızı ve diğer tüm etkinliklerimizi sayfamızdan takip edebilirsiniz.

Festival için Antalya’ya gelemeyen İstanbul ve İzmirli sinemaseverleri de düşündünüz. Festival sonrasında bu iki şehirdeki gerçekleştirilecek gösterimleri de konuşmadan geçmeyelim.

Kaş ile Antalya arası karayoluyla dört saat olduğundan Antalya bile bize uzak diyebiliriz. Bu satırları okurken Kaş’a gelme planları yapan misafirlerimiz varsa Dalaman Havalimanı’na inmelerini tavsiye edebilirim.

Evet burada sevgili Kadıköy Sineması’na ve İzmir Karaca Sineması’na misafirperverlikleri ve bağımsız sinemaya olan destekleri için çok teşekkür etmek isteriz. Sayelerinde hem Kaş’ın keyifli atmosferini bu şehirlere taşıma imkanımız, hem de Kaş’a gelemeyen izleyiciler ve film ekipleriyle buluşma şansımız oluyor.

Ülkemizdeki film festivallerinin uzun metraj, kısa metraj ve belgesel sinemaya dair yaklaşımını nasıl değerlendirirsiniz? Birçok festival özellikle son yıllarda yarışma kategorisine kısa ve belgesel kategorilerini de eklemeye başlayıp bu yönde de ciddi meblağlarda para ödülleri vermeye başladı.

Eskiden var olan “uzun metraj çekmek için önce kısa metraj çekmek zorunda olan yönetmen” algısının sonunda kırılmaya başladığını gözlemliyorum. Kısa metrajın bir anlatım biçimi olduğu ve ön prodüksiyon aşamasının uzun metrajınkini aratmadığı görüşü artık genel olarak kabul görüyor. Geçtiğimiz yıllarda Lanthimos’un Nimic ve Almódovar’ın The Human Voice adlı kısa metrajlarını izledik. Şu an Cannes’da yine Almódovar’ın Strange Way of Life adlı kısa metrajı prömiyer yapıyor, izlemeyi merakla bekliyorum. Lanthimos ya da Almódovar ne yapsa zaten izleniyor ama genel olarak belki de dikkat sürelerimizin hızla kısaldığı ve hayatımıza VOD platformları ile algoritmaların girdiği bir çağda, kısa metraj filmlere olan ilginin artmasında payı var bu ustaların. Sanırım Türkiye’de ve dünyada kısa metraj filmlere olan ilgi giderek artmaya devam edecek ve bu da festivallerin kısa metraja yaklaşımını olumlu etkileyen bir unsur.

İlerleyen yıllarda Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali’nin kapsamıyla ilgili geliştirmeler olacak mı? Uzun vadeli hedefleriniz neler?

Festivalin kapsamıyla ilgili kısa ve uzun vadeli değişik fikirler her daim gündemimizde. Kaş Uluslararası Kısa Film Festivali’nin uzantısı olacak olan ve şu an Türkiye’de örneği olmayan bir projeyi geliştirmekte olduğumuzu söyleyeyim, ama detay vermiyorum, sürpriz olsun.

Son olarak festival seyircisine söylemek istediğiniz bir mesaj var mı?

Herkesi 1-4 Haziran tarihleri arasında Kaş’ın keyifli atmosferinde gerçekleşecek bir kısa film şölenine davet ediyoruz!

1996'da doğdu. Üniversite için geldiği İstanbul'da kültür sanat sarhoşu olduktan sonra hayatı tamamıyla değişti. Gerçek sinemayla tanışması 2015 yılında İstanbul Film Festivali ile gerçekleşti. Film festivalleri vazgeçilmezi. "Film sinemada izlenir" anlayışının yılmaz destekçisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir