Anılarla İstanbul Film Festivali (2. Kısım)

İstanbul Film Festivali1982 yazında İstanbul Festivali kapsamında “Sanatlar ve Sinema” temalı 6 filmin gösterildiği bir film haftası olarak başlayan, sonraki yıllarda içeriği ve kapsamı genişleyerek ülkemizin medar-ı iftiharı olan İstanbul Film Festivali, sinemaseverler ve İstanbullular için hiç kuşku yok ki ilkbaharın gelişinin en önemli müjdecisi. Yıllardan bu yana binlerce filmin milyonlarca sinemaseverle buluştuğu bu güzide festivalin belki de en özel anları, zihinlerimizde sonsuza dek yaşayacak hatıraları. Bazılarımızın tesadüfen tanıştığı, kimimizin bir arkadaşından duyduğu veya farklı bir şekilde haberi olduğu İstanbul Film Festivali, birçok kişiye sinema sanatını sevdiren, sinema yazarlığına adım atmasını sağlayan veya yönetmen, oyuncu, sinema emekçisi olmasına vesile olan bir hüviyete sahip. Festivali festival yapan ve salonları dolduran seyirciye bir söz hakkının tanınması ise bugünün ve geleceğin sinefilleri için en değerli mükafatlar arasında. İşte ben de bu düşünceyle sinemaya ve en önemlisi İstanbul Film Festivali’ne gönül veren sevdalıları buluşturduğum bir dosya konusuna imza atmayı düşündüm. Festivale katılan ve anılarını diğer sinemaseverlerle paylaşmak için teklifimi kabul eden tüm herkese buradan bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.

Sözü daha fazla uzatmadan sizi sinemanın güzel insanlarının göz alıcı anıları arasında, festival tarihinde bir yolculuğa davet ediyorum. Sinemanın büyülü dünyasına kapılacağınız keyifli okumalar…

ELÇİN YAHŞİ

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

Ben Sinema Günleri zamanından beri katılıyorum festivale. Nasıl “keşfettiğimi” hiç hatırlamıyorum valla. Tek hatırladığım 5-12 Ocak 1982 tarihleri arasında Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Werner Herzog filmleri toplu gösterimine katıldığımdan beri (ki bu tarihi de çok sonraları Tezer Özlü’nün yazılarının toplandığı Yeryüzüne Dayanabilmek İçin kitabında buldum) sinemayla ilgili her şeyi takip ettiğim.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Idi i smotri

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Hiç bilinmedik yeni filmlerin, ülke sinemalarının keşfi.
  • Uluslararası festivallerden ödüllü ve heyecanla beklenen filmler.
  • Sinemacılarla izleyicileri buluşturan soru cevap seansları, paneller vs.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

O kadar çok anım var ki doğal olarak, simültane çeviri felaketi (çevirmenlere bir sözüm yok, sinemanın ruhuna aykırı bir çözümdü), rezervasyon formlarını teslim etmek ve sonra biletleri teslim alıp hangi filmlere bilet alamadığını görmek, gece yarısından sabaha kadar süren aralarda hazır çorba dağıtılan gösterimler, filmlerinin gösterimlerine gelen ünlü isimlerle karşılaşmak… Ama herhalde unutamayacağım anı bir festivali izleyici olarak değil, jüri üyesi olarak izlemekti. Hem çok güzel bir deneyim hem de jüri üyesi olarak izlediğin filmler hakkında arkadaşlarınla konuşamamak festival ruhuna aykırı.

FIRAT SAYICI

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

1996 yılında düzenlenen 15. festivalde Carlos Saura’nın Flamenco filmini Emek Sineması’nda izleyerek katıldım. Benim için büyük bir şölendi. Bu filmin ve o günün bende yeri ayrıdır.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Flamenco

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Büyük ustaları yakından görmek ve söyleşilerine katılmak.
  • İki haftalık bir film maratonu olması.
  • Yeni insanlarla tanışabilmek.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

İstanbul Film Festivali’nin sinemayla ilgilenen herkeste olduğu gibi benim için de önemi çok büyük. Bugün sinemayla uğraşan bir sinema yazarı ve akademisyensem bunun büyük payı festivale aittir. Onlarca anım var festivalle ilgili elbette… Ama ben yine cevabımı Carlos Saura’dan yana kullanacağım. 13 Nisan 2002’de Marmara Oteli’nde düzenlenen Carlos Saura söyleşisinden sonra kendisiyle bir hayranı olarak ayaküstü sohbet etmem, bana mail adresini vermesi benim için oldukça önemli ve unutamadığım bir gündü.

FURKAN YÜCEL

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

Yanlış hatırlamıyorsam 2007 veya 2008 yılında, Dersu Yavuz Altun’un yönetmenliğini üstlendiği Münferit filmini festivalde izlemiştim. Eserlere gösterilen ilgi, festivalin kalabalıklığı ve filmden filme olan heyecanlı koşuşturmaların olduğu festival atmosferini bir kez tattıktan sonra bir daha asla doyamadım.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Alpeis

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Özenle hazırlanan basılı festival kitapçığı.
  • Yönetmen, senarist, oyuncu vb. katılımlarıyla eseri, sanatçıyla tartışma imkânı.
  • Ve tabii film öncesi, sinema önünde eş dostla sohbet etmek.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

Sanırım, yalnızca iki seans olarak gösterilen Alfonso Cuarón’un Roma filmini izlemek diyebilirim. Birkaç gün sonra Netflix’te gösterilecek olan Roma gibi bir başyapıtı, sınırlı seans imkanı da olsa yer bulup sinemada izleyebilmek benim için bambaşka bir deneyimdi.

 

HAKTAN KAAN İÇEL

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

2000 yılında ilk olarak katılmıştım. O yıllarda festivallere pek ilgili değildim ama bir arkadaşımın önerdiği bir filme “Beraber gidelim” demesinden sonra o büyülü dünyaya adım attım. Sonrasında da bırakamadım.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Barry Lyndon

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Mayınlı Bölge filmleri.
  • Dünya sinemasından keşif yapmak.
  • Filmlerin ekipleriyle, yönetmenler ve oyuncularla tanışmak.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

Bu hikayeyi çok anlatmışımdır ama yine de bir kez daha anlatayım. Festivalde Jane Campion’ın The Piano filmine ulaşmak için İstiklal Caddesi’nde Emek Sineması’na koştururken yanlışlıkla bir kadınla çarpıştım. İstemeden olduğunu çok söyledim. Kadın da yabancıydı. Ülkemizi kötü tanıttığımı falan düşündüm. Çok özür dilerim diyerek filme yetişmem gerektiğini söyledim. Beklemediğim şekilde kadın bana hangi film diye sordu. The Piano dedim. Kadın gülümsedi ve umarım beğenirsin dedi. Teşekkür ederek uzaklaştım. Sonradan öğrendiğim üzere konuştuğum kadın Jane Campion çıktı.

HALİL İBRAHİM SAĞLAM

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

2006 yılında katıldım. O zamanlar lise öğrencisiyken Beyoğlu Atlas Pasajı içindeki Film-Yön Derneği’nde Yeşilçam yönetmenlerinden ders aldığım bir kursa katılıyordum. Atlas Sineması’ndaki festival kuyruğu ve kalabalığı dikkatimi çekince ilk festival biletimi aldım.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

2001: A Space Odyssey

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Gişe önündeki kuyruklar ve sinema salonundaki kalabalıklar.
  • İki film arası kahve eşliğinde sinefillerle festival sohbetleri.
  • Eski klasikleri perdede izlememize olanak sağlayan retrospektifler.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

2017’de Atlas Sineması’ndaki Richard III (1995) gösteriminde Kerem Ayan’ın “Nerdesin aşkım?” diye seslenmesiyle beraber Sir Ian McKellen’ın Türkçe “Burdayım aşkım” diyerek alkışlar eşliğinde sahneye çıkması.

HALİL ŞİMŞEK

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

Festivale ilk kez 2015 yılında gerçekleştirilen 36. İstanbul Film Festivali’nde katılmıştım. Şu meşhur çeşit çeşit dövmeli afiş ve reklamların olduğu yıldı. O gittiğim ilk festival, sinemaya olan bakış açımı ve sinema üzerine yazmamı sağlayan ilk kıvılcım oldu adeta. Üniversitenin 1. sınıfındaydım ve İstanbul’da okuyor olmanın verdiği avantajla kültür sanat aktivitelerini araştırırken karşıma İstanbul Film Festivali çıkmıştı. Sonraki yıllarda da bahar dönemi ders programını festivaldeki gösterimlere göre düzenlemeye ve festival haftasında dersleri asmaya dek vardı bu sevda.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Teströl és lélekröl

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Festival kataloğu ve biletler.
  • Ne vizyonda ne de bir dijital platformda hiçbir zaman izleme fırsatı bulamayacağım, bilmediğim coğrafyalara ait filmler.
  • Festival süresi boyunca hayatın tüm koşuşturmacasından kurtularak sadece filmlere odaklanmak ve sinemanın büyülü dünyasında kaybolmak.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

Festivalde unutamadığım anı sinemanın yaşayan efsanelerinden Sir Ian McKellen’ın Onur Ödülü aldığı 36. İstanbul Film Festivali’ne ait. O yıl kendisinin 1995’’te oynadığı Richard III filminin gösterimi olmuştu. Biletleri satışın ilk gününde hızla tükendiği o gösterime katılabilen şanslı kişilerin arasındaydım. Şu an ne yazık ki sadece zihnimizde güzel anıları kalan Rexx Sineması’nda 8 Nisan 2017 tarihindeki gösterime filme sunmak için Sir Ian McKellen da gelmişti. Filme dair anlattıkları arasında en çok ilgimi çeken nokta ise filmin son 10 dakikalık savaş sahnesini çekecekleri sırada filmin bütçesinin bitmesi ve o kısmın çekilebilmesi için Sir Ian McKellen’ın kendi cebinden para çıkarıp filmi o şekilde tamamladıklarını anlatmasıydı.

HİLAL ÇETİNDER

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

Festivale ilk olarak İstanbul’a taşındığım 2000 yılında gittim. O zamanlar nitelikli filmleri sadece festivallerde seyredebiliyorduk. İstanbul Film Festivali, dünya sinemasına açılan kapım olmuştu artık.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Fa yeung nin wah

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Film seçkisi. Sinema salonlarında kolay kolay izleyemeyeceğimiz filmleri seyirciyle buluşturması.
  • Festivalde film seyretmenin, gündelik hayatta film seyretmekten farkı… Sinema tarihine damga vurmuş/vuracak, dünya festivallerinde gösterilmiş önemli filmleri, festival seyircisiyle bu büyülü atmosferde seyredebilme ayrıcalığı.
  • Film aralarında “sinemadan çıkmış insan” coşkusunu paylaşmasına olanak tanıması, sosyal birleştiriciliği.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

Festivalden çıkmış seyirci ile Beyoğlu’nda tarihi Emek Sineması yürüyüşüne katılmak en unutamadığım anılarımdan biri sanırım. Kimi sinemadan henüz çıkmış, kimi bir sonraki filme biletli sinemaseverle, aynı festivalde Le capital filmini seyrettiğim Costa Gavras’ın da içinde olduğu harika kalabalıkla; umutla, omuz omuza…

MURAT KIZILCA

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

İstanbul Film Festivali ile üniversiteye başladığım 1989 yılında tanıştım. Ailem çok küçük yaşlarımdan itibaren sinemaya götürmeye başlamıştı, ortaokul-lise yıllarımda sinemaya (bilhassa yazlık sinemalara) sıkça gidiyordum ama sanırım o zamana kadar ya festivalden haberim yoktu ya da festivalin nasıl bir “şey” olduğunu bilmiyordum. Sınıf arkadaşlarımdan birinin fazla bileti vardı, “Festival filmine gelir misin?” diye sordu ve böylece süregiden festival takip maceram başlamış oldu.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Salò o le 120 giornate di Sodoma

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Retrospektif bölümleri.
  • Mayınlı Bölge bölümü.
  • Festival kataloğu.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

2001 yılındaki 20. İstanbul Film Festivali’nin benim için en güzel sürprizi, Genç Bir Yönetmen Mercek Altında: Takashi Miike başlıklı bölüm olmuştu. O dönem çok merak ettiğim bir yönetmendi ve sanırım daha hiçbir filmini izlememiştim. Bölümde yer alan beş filme de bilet aldım. Seçkideki favorim Ôdishon (1999), Beyoğlu Sineması’nda gösterilecekti. Galiba bir önceki filmim Kadıköy’deydi ve filme biraz koşturarak yetişmiştim. Gösterimin tam dolu olduğunu çok net hatırlıyorum çünkü salona giriş kapısından başlayıp merdivenlere, hatta oradan pasajın girişine kadar olan bölümdeki “fazla bilet” arayan kalabalığın içinden geçip salona ulaşmakta çok zorlanmıştım. Ve film başladı. Başrolde inanılmaz bir performans gösteren Eihi Shiina’nın canlandırdığı Asami isimli karakterin kulakları tırmalayan “kri, kri, kri” sesleri eşliğinde daha da korkunç hale gelen, oldukça rahatsız edici işkence sahneleri başlayana kadar herkes hayatından memnundu. Fakat malum sahnelerle birlikte salonda önce ufak kıpırdanmalar başladı. Sonrasındaysa salonu terk etmeler. Film bitip de ışıklar yandığında salonun neredeyse tamamına yakınının arkasına bile bakmadan kaçıp gitmiş olduğunu ve geriye sadece bir avuç seyircinin kaldığını gördüm. Muhtemelen çıkanların çoğu, nasıl bir filme geldikleri hakkında en ufak bir fikre bile sahip değildi.

MÜGE İBRİKÇİ BARAN

Festivale ilk olarak hangi yıl katıldınız? Festivali keşif maceranız nasıl oldu?

Yanlış hatırlamıyorsam ilk defa 2010 yılında festivalde bir etkinliğe katılmıştım. Birkaç yıl sonra ise festivalde düzenli film izlemeye başladım. Sinema yazıları yazmam festivali daha sıkı takip etmeme ön ayak oldu diyebilirim.

Festivalde şimdiye dek izlediğiniz en iyi film hangisiydi?

Raw

Sizin için festivalin olmazsa olmaz üç şeyi nedir?

  • Vizyona girme ihtimali düşük olan filmleri sinemada izleyebilmek.
  • Sinemanın her türüne yer veren bir film programı.
  • Uygun fiyata bilet alabilmek.

Festivalde en unutamadığınız anıyı kısaca anlatır mısınız?

Film izlerken salonda biri fenalaşmıştı, sanırım kalp krizi geçirmişti. Filme ara verildi ve ambulans geldikten sonra filmin kalanını izlemiştik. Hayatın garip bir şekilde akmaya devam etmesi, en tuhaf festival anımdı.

1996'da doğdu. Üniversite için geldiği İstanbul'da kültür sanat sarhoşu olduktan sonra hayatı tamamıyla değişti. Gerçek sinemayla tanışması 2015 yılında İstanbul Film Festivali ile gerçekleşti. Film festivalleri vazgeçilmezi. "Film sinemada izlenir" anlayışının yılmaz destekçisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir