Altın Koza Film Festivali Ulusal Seçkisi Üzerine Notlar

30. Bu yıl 18 – 24 Eylül tarihleri arasında, Altın Koza Film Festivali’nin 30.su yapıldı. Geniş bir katılım gerçekleşirken keyifli bir festival geçirdik. Ödül töreninde Kadir İnanır ve Türkan Şoray gibi iki usta oyuncuyu görmek herkesi duygulandırdı. Ulusal seçkideki 11 filmin 10’unu izledim. İzleme fırsatı bulamadığım 1 Gün 365 Saat filmi uluslararası seçkide görmek istediğim bir filmle çakıştığından onu tercih ettim. Kalan 10 film üzerine yorumlarımı yazının devamında bulabilirsiniz. Seçkide en beğendiğim film Fikret Reyhan’ın Cam Perde’si oldu. Öte ve Ceylin dışında tüm filmler en az bir ödülle döndü. Uluslararası seçkide de hayli kaliteli filmler vardı. İlker Çatak’ın The Teacher’s Lounge filmi Almanya’nın bu yılki Oscar adayı. Seçkinin bence zirvesiydi. Hamaguchi’nin Evil Does Not Exist’i, Aki Kaurismäki’nin Fallen Leaves’i ve Justine Triet’in Anatomy Of A Fall’ı kayda değer diğer filmlerdi. Julianne Moore ve Natalie Portman’ın başrollerde olduğu Todd Haynes’in May December’i de oyunculuk olarak Oscar’da ön planda tutulan bir yapım. Festivali genel olarak bu şekilde kısaca değerlendirdikten sonra ulusal seçkiye geçelim.

  1. Annesinin Kuzusu

Annesinin Kuzusu, marjinal olmaya çalışan ancak kakafonik bir yapım. Önceki filmi Kimya ile de farklı bir denemeye girişen Umut Evirgen standardın dışında işlere kalkışıyor. Bu takdire şayan olsa da senaryo açısından film çok sıkıntılı. Filmin neredeyse her anında olan Necip Memili nedense yardımcı erkek dalında değerlendirilmiş. Usta oyuncunun bu zayıf performansla ödülü kucaklaması şaşırtıcı. Selin Şekerci görece iyi oynuyor. Tüm film karşılıklı bağrışmalar filmi yorucu kılıyor. Sanat yönetimi epey iyi. Festivalin zayıf filmlerindendi.

  1. Suyun Üstü

Suyun Üstü bana göre seçkinin en zayıf yapımı. Elit İşcan ödül alsa da bence performansı zayıf. Duygusal çıkışlar yapması gereken tüm sahnelerde sönük kalıyor. Nihan Aker’in daha iyi olduğunu düşünüyorum. Filmin kanayan yarası ise Serhat Ünaldı. Kendisi bir oyuncu olmadığından çok aksıyor, replikleri ağzına tam oturmuyor ve ciddi bir inandırıcılık sorunu var. Yine bir aile dramı olan yapım siyasi eleştiriye kalkışsa da çok yüzeysel kalıyor. Aile içi dinamikler sürekli değişiyor ancak senaryo o kadar zayıf ki boşluklarla dolu. Filmi izlerken izleyiciye çokça “Neden?” sorusunu sorduruyor. Eksikleri bol olan bir film maalesef.

  1. Açık Kapılar Ardında

Almanya’da yaşayan yönetmen Alpgiray Uğurlu yaşadığı ülkedeki sorunları mizahi bir dille seyirciye aktarmayı çabalıyor. Son zamanlarda sık rastlamadığımız izleyiciye geçen bir mizahı var. Performanslar da iyi ancak anlatılacak hikaye uzun metraj için yetersiz ve film bir yan hikaye istiyor. Filmin orta metraja yakın süresi yönetmenin de paralel fikirde olduğunu gösterir nitelikte. Film-Yön ödülünü kucaklayan film, yönetmenin sonraki işleri için iyi bir motivasyon olacaktır. Siyah beyaz tercihini ise sevdim. Almanya’daki Türk sorunu çok eski bir maziye dayandığından sanki film o eski dönemi de refere etmek istemiş gibi siyah beyaz tercihiyle geçmişe atıfta bulunuyor.

  1. Ceylin

Ceylin bir ilk film için hayli derli toplu bir yapım. Mevsimlik tarım işçileri ve çocuk gelin gibi ülkenin kanayan yaralarına parmak basarak sosyal sorumluluk görevini eksiksiz yürütüyor. Bunu yaparken seyirciyi ajite etme gibi bir hatanın içine düşmüyor. Yönetmenin metaforlar ve arketipler özel ilgi alanı olduğundan, filmde bir iki yerdeki imgelemelerle seyirciye sunulmuş. Bu açıdan da meraklılarını tatmin edecektir. Oyunculuk performanslarına gelirsek Ceylin rolündeki genç oyuncu Deniz Büyük hayli inandırıcı bir performans çıkarmış. Çaresizliğini yer yer gözleriyle izleyiciye geçirebilmiş. Çıkış yapan oyuncu dalında bence ödülü hak ediyordu. Oyunculuk olarak filmin zirvesi ise açık ara Cevher Hikmet Güzey. Adem rolüyle adeta şov yapıyor. Yardımcı erkek rolünde 2 adayın ödüllendirildiği törende kendisinin es geçilmesini ilginç buldum. Filmin sinematografisine gelirsek filmi aşağı çeken nokta burası diyebiliriz. Bazı kadraj tercihleri sorunlu. Süresinin neredeyse tamamının kırsalda geçtiği bir hikayede daha iddialı bir sinematografi beklerdim. Kaçan bir fırsat olarak görüyorum. Bir diğer eksiği de senaryodaki Adem’in ekran süresi olarak görüyorum. Bu denli etkili ve diğer oyunculardan rol çalan bir performans köpürtülebilirdi. Ceylin günahıyla sevabıyla festivalin eli yüzü düzgün filmlerinden. Oyunculuk ve yönetmenlik olarak geçer not alacak bir yapım. Sonraki projelerde eksiklerin üzerine gidilirse Tufan Şimşekcan heyecan yaratabilir. Potansiyelli bir ilk film olarak memnun kaldım.

  1. Kıyıda

Kıyıda, kopan aile bireylerinin yeniden birleşmesi gibi sık işlenmiş bir hikayeyi anlatıyor. Diyalog ağırlıklı yapım güçlü olmayan replikleriyle seyirciyi yakalayamıyor. Deniz Altan iyi olsa da çok güçlü bir performans sunmuyor. Serhat Karaaslan’ın ödüllü kısası The Criminals’ta çok iyiydi. Film, Caner Özyurtlu’nun Biz Böyleyiz’ine yapı olarak benzese de dramatik yapısı sallanan bir yapım. Filmin climaxi olan büyük hesaplaşma yeterince etkileyici değil ve filmi yükseltemiyor. Samimi yapısı en büyük artısı. Hayli genç olan yönetmen Büşra Bilginer filmdeki eksikler üzerine eğilirse başarılı işlere imza atabilir. Fırsatları biraz ıskalanan bir film olarak değerlendirilebilir.

  1. Karganın Uykusu

Karganın Uykusu, sinema eleştirmenleri arasında festivalin en beğenilen filmlerinden oldu. Altın Koza’dan 5 ödülle dönen yapım başrolü Ahmet Aggün’ün çok iyi performansıyla öne çıkıyor. Görüntüleri de hayli başarılı olan yapım temelde baba-oğul dramını işlese de mülteci sorununa da parmak basıyor. Kurgusunu sorunlu bulduğum film muhtemelen kurguda kesilen bazı sahneler yüzünden mantık hataları içeriyor. Bazı sahneler de senaryo bütünlüğüne hizmet etmiyor. Bu sıkıntılar beni filmden biraz kopardı açıkçası. Ortalama bulduğum film belli ki jüriyi büyülemiş. Gecenin zaferle dönen filmlerinden oldu. Adanalı yönetmen Tunahan Kurt filme büyük emek vermiş ve filmin bu ödülleri kendisini yüreklendirecektir.

  1. Sanki Her Şey Biraz Felaket

Sanki Her Şey Biraz Felaket, keyifli bir seyirlik. Castın samimi performansları inandırıcı. İşleyiş keyifli ancak filmin muhalif duruşu nedeniyle mesaj kaygısı oldukça çiğ ve senaryoyu sekteye uğratıyor. Bu filmin seviye atlamasına ket vurmuş. Rumen Yeni Dalga’ya yakın duran yapısı filmi yerli sinema için farklı bir noktaya eviriyor. Geçtiğimiz yıl da Ela İle Hilmi Ve Ali seçkide farklı bir noktada duruyordu ve gecenin galibi olmuştu. Jüriler değişse bile seçkinin marjinal filmleri bir şekilde ödüllendirilip yönetmenlere aslında mesaj verildiğini düşünüyorum. Yapım neredeyse tüm majör ödülleri toplayarak gecenin net galibi oldu.

  1. Öte

Öte, başarılı görüntü yönetimini gezelim görelim konseptiyle birleştirmesiyle adeta bir gezi videosu izlenimi veriyor. Başrol oyuncusu keyifli bir performans sunuyor. Doğuda kurulan aşk hikayesinin izleyiciye ne kadar geçtiği tartışılır. Mizah senaryoya iyi eklemlenmiş. Gösterim sırasında salonda epey gülen oldu. Filmin samimi yapısı keyif verse de sinema doygunluğu yaşatmıyor. İyi bir senaryoyla film farklı noktaya gelebilirmiş. Mevcut senaryoyla şimdi başrolümüz acaba nereyi gezecek ve nasıl manzaralar göreceğizin ötesinde beklenti yaratmıyor. Doğuda kurulan hikayenin biraz katmanlanması film için yeni kapılar açabilirmiş. Eren Alıcı’nın canlandırdığı Yusuf karakterinin eski eşiyle ilişkisini görmemiz, bu yan hikayenin iyi işlenmesi, sinematografik başarılı kareler biraz kısılmasının filme ivme katacağını düşünüyorum. Esra Saydam’ın Nisan Dağ’dan ayrılması kendisine pek yaramamış gibi. Deniz Seviyesi, Öte’ye göre daha başarılı bir işti.

  1. Cam Perde

Fikret Reyhan üstüne koyarak ilerlemeye devam ediyor. Bir üçüncü sayfa haberini harika senaryolaştırmış. Alper Çankaya, Baba dizisinden sonra yine etkileyici. Yardımcı erkek oyuncu dalında ödüllendirileceğini düşünüyordum. Filmin bir diğer yıldızı da en iyi kadın oyuncu ödülünü kucaklayan Selen Kurtaran. O çaresizliği ve sıkışma hissini çok iyi veriyor. Filmde en beğendiğim nokta karakter yazımı. Tüm karakterler çok boyutlu. Hepsi zaaflara sahip ve bunun üzerinden senaryo akıp gidiyor. Filmin final tercihi kapalı ama sevdim. Bana göre festivalin açık ara en iyi filmiydi. Reyhan her filmiyle sinema doygunluğu vermeyi başarıyor. Yükselen bir yönetmen ve takibi sonuna kadar hak ediyor.

  1. Yüzleşme

Yüzleşme, her iyi fikirden iyi film çıkmayacağının kanıtı. En fazla kısa film olacak bir senaryo 82 dakikaya yayılmaya çalışılınca bolca doldurma sahne ortaya çıkmış. Asiye Dinçsoy iyi oynuyor ama ödüllük değil. Ödül töreni sonrası ödülü protesto eden tweetini yadırgadım. Kendisinin çok daha iyi performanslarının ödüllendirilmediği olmuştu. Film oyunculuk dalında da törenden boş dönmedi. Yardımcı erkek ödülünü Okan Urun, yardımcı kadın ödülünü Nilay Erdönmez kucakladı. Çok güçlü performanslar sunduklarını şahsen düşünmüyorum. Yüzleşme festivallerde ve dijital platformlarda sıkça denk geldiğimiz akılda kalmayacak bir drama olmuş. Güçlü bir dramatik yapı ıskalanınca film vuruculuğunu yitirmiş. Ortalamanın altı bir yapım.

1984 yılında Karşıyaka’da doğdu. İktisat mezunu. 1989 yılında Tim Burton’ın Batman’ini 5 yaşında sinemada izledikten sonra sinemanın büyüsüne kapıldı ve o günden beri sinema aşığı. Her janrı sevmesine rağmen korku janrına gönülden bağlı. Geniş Plan adında sinema üzerine bir YouTube kanalı var ve fırsat yaratarak düzenli video çekmeye çalışıyor. Sinema sevgisini ve bildiklerini video dışında yazılar ile de okuyucularla buluşturmak istiyor. Ters Ninja sitesinde de yazmaya başladı. Düzenli olarak vizyonu ve dijital platformları takip ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir