Seyirci Sinemasına Sahip Çıktı

Avrupa Görsel-İşitsel Gözlemevi’nin hazırladığı rapora göre Türkiye yerli film seyretme alanında Avrupa ülkeleri arasında birinci sıraya yükseldi.

Sektör büyüdü, satılan bilet sayısı üç katına yaklaştı. Ancak çözülmesi gereken sorunlar da var.

Merkezi Strasbourg’ta bulunan Avrupa Görsel-İşitsel Gözlemevi, Türk sinema sektörü için büyük önem taşıyan bir rapor yayımladı. Martin Kanzler imzasıyla yayımlanan ve “Türk Film Endüstrisi – Önemli Gelişmeler” başlığını taşıyan raporda, 2004-2013 yıllarını kapsayan çeşitli bilgi ve tespitlere yer verildi. Raporun en dikkat çeken ayrıntılarından biri de Türkiye’nin ulusal pazarına ayrılan bölümdü.

TÜRKİYE AVRUPA’DA BİRİNCİ

“Avrupa’daki En Yüksek Ulusal Pazar Payı” başlığıyla yer alan bölümde, Türkiye seyircisinin yerli filmleri seyretme oranıyla Avrupa’da birinciliğe yükseldiği belirtiliyor. Raporda yer alan ifadeler şöyle: “Türkiye’de 2013 yılında yerli filmlerin izlenme payı %58, Amerikan filmlerinin izlenme payı ise %38 olarak gerçekleşmiştir. Avrupa filmleri sadece %3, diğer ülkelerin filmleri ise %1’den az pazar payına sahiptir. Bu oranla Türkiye en yüksek ulusal pazar payına sahip Avrupa pazarıdır.”

RAKAMLARIN SÖYLEDİĞİ

Raporda yayımlanan bilgilere göre, %58 oranıyla listenin en üst sırasında yer alan Türkiye’yi %33.8’le Fransa, 31’le İtalya, 30’la Danimarka ve %26 ile Almanya takip ediyor. Avrupa ortalaması ise %16.3 olarak belirtiliyor. Böylece bu alanda bir süredir Fransa’nın ardından ikinci konumda olan Türkiye birinciliği Fransa’dan almış oldu. Yerli film seyretme alanında Avrupa ortalaması ise 16.3

SEYİRCİ YERLİ SİNEMAYI ONORE ETTİ

Elbette ki raporun söz konusu bölümüyle ilgili söylenecek çok şey var ancak yerli filmlerin gişede söz sahibi olması en çarpıcı sonuç olarak değerlendirilmeli. Zira son yıllarda Türkiye sinemasının üretim, pazarlama ve gişe alanında birinci aktör olması, bu başarının endüstrileşme yolunda da büyük bir avantaja dönüşebileceği anlamına geliyor. Bununla birlikte raporda da dikkat çekildiği gibi en çok seyredilen yerli filmlerin büyük oranda vasat komediler ve bütçe bakımından büyük ancak sinema dili bakımından özensiz yapımlardan oluşuyor olması, üzerinde ayrıca tartışılması gereken önemli bir noktadır.

Zaman zaman ülkemizde de muhtelif kurumlarca yapılan bu tür araştırmaların sinemamız için büyük önem taşıdığı muhakkak. Bu hafta yalnızca yerli filmlerle ilgili verileri ele aldığımız bu raporun söz konusu sonuçlarını sinema yazarı dostlarımızla konuştuk.

Kerem Akça / Sinema Yazarı (Habertürk Gazetesi)

Bu topraklar onore edildi

Yeşilçam döneminde de benzer bir tablo ortaya çıkmıştı. Ama 30 senedir ilk kez bu noktaya ulaştık. Açıkçası sektörün dönmesi için bir girdi sağlıyor bu istatistik. Bu sebeple de yerli sinemadaki çeşitliliğin artmasını hızlandıracaktır. Seyircimizin kendi dilindeki filmlerle buluşma arzusunun genelde komedi filmleri üzerinden canlanması, elbette bu türde seviyesiz üretimleri arttırıyor. Ama Fransa’nın az farkla üzerine çıkılması Hollywood ve Bollywood gibi yeni bir isim takmamızı da salık veriyor. Bundan sonra Türk sinema sektörü için ne denir bilinmez. Fakat bu toprakları onore edecek bir durum bu. Yeter ki Fetih 1453 gibi gerçek bir blockbuster gişe rakamlarında zirveyi bir kez daha görsün.

Sadi Çilingir / Sinema Yazarı (Sadibey.com)

Toplum perdede kendini görüyor

Kendi sinema filmlerini izleyen ülkeler arasında birinci olmamız çok sevindirici bir gelişme. Filmlerimizin teknik ve sanatsal düzeylerinin yükselmesine bağlı olduğu gibi sanatçılarımızın özlerine dönmelerinin de büyük etkisi var. Son bir iki yıl içinde çok rağbet gören filmlerimiz her ne kadar komedi ağırlıklı olsa da klasik Türk Sineması özelliklerini yeniden uygulamaya koymaya başladılar. Yüksel Aksu’nun, Atalay Taşdiken’in, Çağan Irmak’ın filmlerinde Ertem Eğilmez, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ gibi usta yönetmenlerimizin usta işi Anadolu insanı anlatımlarını neşe ve hüzünleriyle tekrar perdeye getirdiklerini görüyoruz. Seyirci perdede kendi örf ve adet, hal, hareket, yöresel ifade, mimik ve esprilerini görünce ilgi gösteriyor. TV. dizilerinin gereksiz uzatılarak seyirciyi bıktırması da başka bir etken. Sinema filminde gereksiz uzunluk yok, sözde olsun harekette olsun kısa, öz ve vurucu ifadeler kullanılıyor.

Gülcan Tezcan / Sinema Yazarı (Star Gazetesi)

Hollywood artık cazibesini kaybetti

Hollywood yapımlarında eskisi kadar heyecan verici ve yeni şeyler bulamayan seyircimiz yüzünü Türk sinemasına döndü. Yerli yapımlarda niteliğin artması da bunda etkili oldu. Teknik anlamda artık aynı şartlarda ‘iş’ üretiliyor olması bu açıdan yerli filme sıcak bakmayan seyircinin fikrinin değişmesini sağladı. Yeni kuşakların sinemaya girişiyle potansiyel sinema seyircisinin beklentilerini bilerek film üretiliyor artık. Bir de tabii Yeşilçam’dan bu yana ülkemizde sinema seyircisi gülmek ya da ağlamak için film izler. 1990’lardan bu yana hız kazanan film üretiminde gişe getiren filmler de hep bu iki damar üzerinden yürüdü. Sanat sinemasını ‘sıkıcı’ bulan sinema seyircisi çalkantılı ülke gündeminden sinemaya sığındı.

Murat Ata / Sinema Yazarı (Film Arası Dergisi)

Halkın komediye ilgisi gişeye yansıdı

Sinemamız sektörel olarak gelişirken, özellikle nitelikli popüler filmler önemli senaryo sıkıntıları barındırmalarına rağmen teknik düzeydeki artış seyircinin de yerli film algısında önemli değişikliklere yol açarak talebi arttırdı. Halk nezdinde çok popüler TV dizilerinin fenomen hale gelen oyuncularının sinemaya transferi de bu ilgide önemli bir etken. Korku sinemamız ise emekleme döneminde olmasına karşın genç bir kemik kitleye sahip oluşu olumsuz bir etki olarak vasatın çok altında korku denemelerinin ardı sıra vizyona girmesine yol açsa da seyirci artışını devamlı olarak destekler durumda. Halkın en büyük ilgiyi gösterdiği vasatın çok altındaki, belli formülleri benimseyen komedi ve romantik filmler ise seyircilerin televizyonun da etkisiyle her geçen gün artan ‘daha fazla gülmek veya ağlamak’ isteklerine peşi sıra vizyona girerek cevap verirken, seyirci de bu çok ‘salonlu’ bombardımana ilgi göstererek gitgide büyüyen bu kısırdöngüye destek oluyor.

SUAT KÖÇER / Yeni Şafak

Ağustos 2010’da yayın hayatına başlayan aylık sinema dergisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir