İzlediğimiz her film biraz propagandadır, en masum görünen bir eserde bile bilerek ya da bilmeden kullanılan teknikler iyi bir film okuyucusunun gözünden kaçmaz.
Filmin bir planının kendi içinde yaşattığı durağan atmosferinde nefes aldığımızda fikrimiz de yalnızca bize görünenlerden ibaret kalabilir ama hangi dönemde, hangi düşünce ve duygularla tasarlandığını bildiğimizde sahnenin rengi, bir eşyanın yeri, üzerindeki en ufak ayrıntılar bile değer kazanır.
Propaganda insanların zihnine düşünceler eker, bu düşüncelerin yeşermesine, pekişmesine olanak tanır. Genelde insanlar bunun farkında olmaz ve kendilerine açıklandığında da propagandanın ikna yöntemlerinden etkilendiklerini kabul etmezler, yine de bu, gerçekleri değiştirmez.
Sinema tarihine baktığımızda büyük film endüstrilerinin siyasi, askeri, ekonomik ya da kültürel propaganda ile beslendiğini ve geliştiğini görmekteyiz.
SOVYET RUSYA
19 Ekim 1917, Ekim Devrimi… Lenin önderliğinde yeni yönetim kurulmuştur ve yeni bir toplumsal yapıyı oluşurken Lenin, sinemanın gücünü fark eder. Ekim Devrimi’ni doğrulayıcı nitelikte, devrim heyecanını yansıtan 1925’te çekilen Serguei Eisenstein’ın Potemkin Zırhlısı, yeni kurgu teknikleriyle çok etkileyici bir film olarak bugün klasikler listemizde yer alır, alır almasına da o gün kapitalist ülkelerde yasaklı filmler listesine girmiştir.
Atilla Dorsay, 100 Yılın 100 Yönetmeni kitabında Eisenstein’ın Potemkin Zırhlısı filminin özgürlük ülkesi olarak anılan Fransa’da bile 1950’li yılların sonuna kadar halka gösterilmesi yasaklı filmler arasında yer aldığını belirtir.*
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)sineması genel olarak iletişim ve propaganda aracı olarak işlev gördü, devlet eliyle sürdürüldü. 1918’de Lenin’in açtığı sinema devlet okulunda Sovyet sineması gelişti, yeni dil, kurgu teknikleri, söylemler ile Toplumsal Gerçekçilik akımıyla devamlılığını sürdürdü,Stalin döneminde ise daha sert propaganda filmleri öne çıktı.
HİTLER DÖNEMİ’NDEN ÖRNEKLER
Sovyet sinemasından etkilenen Nazi Almanyası’nın sineması da propaganda film tarihinde önemli bir yere sahip.Hitler sinemada sembolleri kullandı, simgelere ağırlık verdi, bu sayede mesajların akılda kalıcılığını artırıyordu. Hitler’in propaganda yöntemlerinde; soyut kavramların yerine net bir şekilde somut unsurların kullanılması, klişe ifadelerden kaçınılmadan sürekli düşüncenin tekrar edilmesi yer aldı. Propaganda taktiği olarak bir düşmanın yaratılması gerekiyordu. O düşman, düşüncelerinin tekrar edilmesi amacına uygun olacak şekilde sürekli aşağılanıyor, yeriliyor ve eleştiriliyordu. Bunu yaparken ise hep tartışmanın bir yönüne vurgu yapılıyordu.
Nazi döneminin en tanınmış devlet siparişiyle yaptırılmış propaganda filmleri arasında Leni Riefenstahl’ın güç ve beraberliği çağrıştıran filmleri vardır. Nuremberg Mitingi’ni belgesel niteliğindeki İradenin Zaferi en ünlü filmleri arasındadır.
“Ortak Kazandan Tek Kap Yemek” kampanyası kapsamındaki propaganda filmleri de milyonlarca insana defalarca kez izletilmiştir. Büyük bir sıcak yemek kazanın etrafında mutlu insanlar, yöresel kıyafetleriyle gelenler dans ediyor ve Hitler’in önünden geçiyor.
HOLLYWOOD’DA DURUM
Hollywood sineması da çoğunluklu örtülü yollarla yaptığı propaganda filmlerinde her dönemin konjonktürüne göre düşmanını belirledi ve bu doğrultuda gerçekleştirdiği siyasi, kültürel propagandanın bir işlevi olan filmlerini dünya ile buluşturdu ve buluşturmaya devam ediyor. İkinci Vietnam Savaşı sırasında 1963-1973 yılları arasında, 60 bin askerini kaybeden ABD’nin asker sayısını artırma amacıyla Yeşil Bereliler filmini çekmesi algı yönetimine yönelik örnek filmler arasında görülmektedir.** 1986’da Tom Cruise’un başrolde olduğu Tony Scott yönetimindeki Top Gun filminin, soğuk savaş döneminde Amerika’da donanma pilotluğunun azalmasıyla bu mesleğe ilginin yeniden artırılması için çekildiği ve amacına ulaştığı bilinmektedir. Yine Vietman sırasında yaşanan kayıpların üzerine örten birçok kahramanlık hikâyesinin anlatıldığı filmler gösterime girmiştir.***
GENÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ
Genç Türkiye’de de sinemanın propaganda gücü fark edilmişti. 1933’te toplanan birinci İzmir İktisat Kongresi’nde ahlaki sınırlar içinde sinemadan yararlanması gündeme alınmıştı. 1933 yılında halk evleri adına radyo ve sinema ithalatına ilişkin hazırlanan kanun teklifinde düşüncelerin yerleşmesi, halkın eğitilmesi, aydınlatılması amacıyla radyo ve sinemadan yararlanmanın amaçlandığı açıkça belirtilmişti. Daha sonra sunulan teklif yasalaştı.
Sinemanın toplumda yaratabileceği olumsuz etkileri engellemek amacıyla 1932 yılında sinema filmlerinin kontrol edilmesi üzerine bir talimatname yürürlüğe girmişti. Türkiye’de üretilen ya da ithal edilen filmlerin tamamı genel kontrolden geçiyordu. Bu kontrolü de İstanbul’da 3 üyeden oluşan bir komisyon sağlıyordu. Komisyon üyeleri arasında anlaşmazlık olduğunda ya da izin verildiği hâl de sakıncalı olduğuna ilişkin bilgi edinildiğinde Ankara’da ikinci bir komisyon tarafından da kontrol edilmekteydi. 1934 yılında yeni iki kanunla sinemada denetimin kapsamı genişletildi. Medyayı denetleme görevi Matbuat Umum Müdürlüğü’ne verildi. Sinemalar otel, gazino, içki yerleri, bar, tiyatro, hamam ve plaj gibi genel dinlenme ve eğlence yerleri olarak tanımlanarak sinemaların açılması önce polisin araştırması ve sonrasında da bulunan bölgenin en büyük mülkiye amirinin vereceği izne bağlandı.****
Sinemanın ve diğer medya araçlarının gücü iktidarlar tarafından bilinmekteydi ve hiçbir zaman tam anlamıyla serbest bırakılmadı. Propaganda üzerine günümüzde psikiyatri, psikoloji, sosyoloji gibi multi disipliner alanlarda medya çalışmaları gerçekleştirilmekte, insan beyni ve davranışları incelenmektedir.
İKNA ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA
Propaganda teknikleri arasında yer alan ikna ve sosyal etkiler üzerine bilim insanları birçok araştırma yapmaya devam ediyor. Pennsylvania Üniversitesi’nden Prof. Jonah Berger, bilimsel deneylerle ortaya konulan sosyal etki araştırmalarını anlattığı Gizli İkna isimli kitabında, sinemadaki söylemlerde ya da medyada kullanılan tekrarlama, aşinalık gibi kavramların etkisini vurguluyor.
İnsanlar daha önce görmediğini düşündüğü, gördüğünün farkında olmadığı görüntülerden bile oldukça etkileniyor, görüntü ne kadar sık maruz kalırsa o kadar çok beğenmeye yönlendiriliyor. Berger’in bahsettiği Pittsburg Üniversitesi’ndeki kişilik psikolojisi dersi süresince yapılan deney bu anlamda ilginç sonuçlar taşır.
Deney şöyledir: Profesör Richard Moreland, 200 kişilik amfide öğrencilerine bir anket çalışması yapar.Hem kız hem erkek öğrencilerine anket kâğıdında a, b, c, de d seçenekleri halinde 4 kadın fotoğrafı gösterir ve kiminle arkadaş olmayı istedikleri ya da hangisinin en çekici olduğunu sorar. Fotoğraftaki kadınların yaşları birbirine yakındır, birbirinden ayıran özelliği yoktur, günlük kıyafetler giymiştir. Öğrencilere daha önce bu kadınları görüp görmediği sorulduğunda da öğrenciler görmediğini belirtir.
Fakat araştırma gereği Prof. Moreland ankette fotoğrafı bulunan 4 kadını, derse kayıt olmamasına rağmen belli sayıda derse almıştır, kadınlar, dersten önce sınıfa gelmiş ve öğrencilerin çoğunluğu tarafından görülebilecek yerlere oturmuştur. Sonuçlarda ilginç olan kısım, derse en çok gelen kadının en çekici, en az gelenin az çekici bulunması yani derse katılım oranına göre sıralamanın değişmesi. Buna ilişkin farklı açılardan daha birçok araştırma yapılmış. Prof. Berger bununla ilgili olarak “Aslında hepimiz Moreland’ın sınıfındaki öğrenciler gibiyiz. Sosyal etkilerin davranışlarımızı bu denli değiştirdiğine inanmıyoruz, çünkü bunun farkında değiliz… Her şey, insanlar tarafından ne kadar sık görülürse o kadar beğeniliyor. Aşinalık bizlere hoşlanmaya yönlendiriyor. ” diyor. *****
İnsanın algılarını etkileme yöntemleri bilimsel bir gerçekliğe dayanmaktadır. Bu konularda bilinç düzeyinin artırılması ise propagandist yayın ve davranışların üzerimizdeki etkisini azaltacaktır.
KAYNAKLAR
*Atilla Dorsay, 100 Yılın 100 Yönetmeni, 3. Basım, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2000
**Sezen Altay, Ufuk Uğur, “Sinemanın Propaganda Aracı Olarak Kullanılması:
Ben Küba Filmi”, Aydın Sanat, Sayı 4, 2018
*** Ecem Şen, Propaganda Aracı olarak kullanılan 10 Film, Filmlovers, 2017
**** Meltem Tekerek, “Bir Propaganda Aracı Olarak Türkiye’de Sinema: Atatürk Dönemi”, Yakın Dönem Türkiye Araştırmaları Dergisi, Sayı 37, 2020
*****Jonah Berger, Gizli İkna İnsan Davranışını Şekillendiren Gizli Etkiler, MirelBenveniste (çev.),İstanbul: MediaCat, 2019