Güneşli Günlerden Çetin Soğuklara

Çocukluğun saf hayalleri bazen insanı bilinmez maceralara sürükleyebiliyor. Hepimiz kendi çocukluk dönemimize kısa bir süre için baktığımızda bugün için son derece komik ya da son derece cüretkar sayılabilecek pek çok eylemde bulunduğumuzu görebiliriz. Saf duyguların en yoğun şekilde yaşandığı dönem olan çocukluğumuz bu hali ile yaşama dair en özgün benliğimizin de yansıması gibidir. Diyarbakırlı iki kardeşin sıcak bir yaz gününde özel bir sitenin havuzuna girmek için verdiği mücadele, Aydın Orak’ın Sabırsızlık Zamanı filmine konu olan bir mücadele. Başı ve sonu çok da düşünülmeyen bu mücadelenin sadece hedefe odaklanması, sevinci de hüznü de birbirlerinden ayrılmaz iki güçlü his olarak yansıtıyor beyazperdeye.

Filmin yukarıda bahsedilen güçlü duygularına keşke filmin tekniği ve anlatım dili de eşlik edebilseydi diye düşünmüyor değil insan. İki küçük kardeşin havuza girme mücadelesi, kendi mahallelerinde oturan ve havuzun güvenliğini sağlayan bekçiye karşı oluyor. Zorlu yaşam koşulları içerisinde bulunan insanların, kendi içlerindeki kavgaya odaklanmak istese de, hayatın işleyen çarkları içerisinde kıyasıya bir duygu çarpışmasına sebebiyet verecek şekilde konumlanmıyor karakterler. Böylesi bir ortamda, hayatın içinden sıradanlaşmış bir kesit izliyor izleyici. Aslında tam da bu nokta, filmin anlatmak istediği ama ne yazık ki tam da anlatamadığı koşulların filmin genelinde boğulduğu noktalardan sadece bir tanesi. Çocukların imkansızlık dolu yaşam koşullarına tanıklık edemiyor, sadece tahminle ulaşmaya çalışıyor izleyici. Film, duygu sömürüsüne girmemek isterken, bu kez duyguların tam ifade edilemediği yollarda takılıp kalıyor. Çocukların kendilerine has sevinçleri ve hüzünleri kadar güçlü bir dış çevre ambiansının eksikliği hissediliyor.

Çocukların genel tavırları Mecid Mecidi filmlerine ya da bazen tam tersi bir Yılmaz Güney filmine göz kırparken, uzatılan ve de sloganlaşmaya meyilli replikler genel akış içerisinde sırıtıyor. Çocukların safiyane halleri ile örülü diyaloglar çok daha samimi bir ortam oluşturabilirdi. Zira filmin topluma dair psikolojik ve sosyolojik durum hakkında tespitler yapabilmesinin önünde engel teşkil ediyor tiyatral anlar. Çocukların ve gençlerin akranları tarafından maruz kaldıkları şiddet ise makul bir seviyede anlatılmış film içerisinde. Görmezden gelinen ya da fark edilemeyen bu şiddet türünün açtığı yaraların uzun vadede topluma şiddete olarak yansıma potansiyelinin yüksek olması sebebiyle bu kötü duruma işaret edilmesi açısından önemli bir vurgu.

Filmin teknik açıdan zorlandığı hususlar da mevcut. Diyalogların hatrı sayılır bir kısmı, sesteki problemlerden ötürü tam manasıyla anlaşılamıyor. Havadan çekimlerin, filmin genel görüntü ortalamasının altına düştüğü anlar tatsızlık veriyor. Başroldeki oyuncuların kendi alışılageldik oyun karakterleri film boyunca hissedilse de çocuklar dışında ön plana çıkan bir performansa tanıklık edilemiyor.

Sabırsızlık Zamanı aslında adı ile örtüşen bir film. Masumca bir talebi olan çocukların bu talebi üzerinden çok daha derinlikli tespitler yapılabilecek iken finale koşar adım giden bir film.

PAYLAŞ

1986 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 2008 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarından itibaren çeşitli film atölyeleri ve akademi çalışmalarına katıldı. Çeşitli kurumsal firmalarda sürdürdüğü profesyonel iş yaşantısı ile birlikte 2012 yılından bu yana Film Arası Dergisi’nde film kritikleri ve çeşitli sinemasal araştırmalar yazmaktadır. Aralık 2013 döneminden itibaren derginin Yayın Kurulu Üyesi’dir. İngilizce bilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir