Birbirlerinden uzak kalan yakınların anca bir felaket olayı ile bir araya gelebiliyor oluşları günümüz meşguliyetler dünyası için sıradan bir durum. Yıllar sonra yaşanan birliktelik, çoğu kez eski defterlerin tozlu sayfalarını da gündeme getirebiliyor. Bilindik ve sıklıkla tanıklık edilen bir durum. Vefat eden babalarının ardından bir araya gelen üç kardeşin öyküsünü anlatan Bildiğin Gibi Değil, belirli bir ana kadar dramın uzağında fakat yine de duygu skalası genişçe bir iklimde seyreden türden bir yapım. Vuslat Saraçoğlu’nun yönetimindeki filmin başrollerinde Serdar Orçin, Hazal Türesan ve Alican Yücesoy yer alıyor.
Filmin akıcı bir dili var. Matem havasının aksine, yaşamın devamlılığı vurgusu ile karalara bağlamadan ilerleyen filmin oyuncu uyumu muazzam. Tokat’ta geçen öykünün kendi halinde bir şehir yaşantısı ile eş zamanlı ilerleyen ritmi izleyiciyi yormuyor. Yıllar sonra birlikte olan üç kardeşin geçmişe yolculukları, hayatlarından gelip geçen insanları anmaları ve aralarındaki anlık ihtilaflara rağmen yekvücut süren ilişkileri sıcak bir iklim sunuyor. Filmin ilerleyen anlarında tüm bu olumlu havanın, filmin adı ile müsemma şekilde yavaş yavaş dağılışını fark ediyor izleyici. Yasin’in parlamaları ile varlığını belli eden gerilim Remziye’nin ruh halinden kesitlerle gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Tutunamamışlığı, duygu dünyasındaki anlık değişimler ve kaçış yüklü psikolojisi filmin ilerleyen anlarına dair ciddi mesajlar veriyor. Kardeşler arasında diğerlerine göre en sakin ve en itidalli gözüken Tahsin, büyük kentlere göç eden ve o girdapta anbean öğütülen Yasin ve Remziye’ye yeniden kucak açan baba ocağının güncel temsili gibi.
Özellikle Yasin’in, kaza sonucu hayatını kaybeden babasını ölüme götüren sürece dair suçlayıcı tavırları, genel olarak sevabıyla, günahıyla bir geçmiş hesaplaşmasının dışavurumu şeklinde. Fakat ne olursa olsun, birbirlerine de düşseler kardeşler arasına asla kara kedi girmiyor. Neler yaşanırsa yaşansın ailenin son kale olarak vazgeçilmez varlığı arka planda her daim vurgulanıyor. Tolga Karaçelik’in Kelebekler filmini andırıyor olsa da Bildiğin Gibi Değil’deki kardeşlik bağları ve aile vurgusu çok daha güçlü. Kardeşlerin her birinin bambaşka karakterleri başarı ile yansıtması dramatik gücü pekiştiriyor. Remziye’nin erkek arkadaşını davet edişi genel akış içinde biraz havada kalıyor. Remziye’nin tepkiselliğinin bir dışa vurumu gibi olsa da uyumlu gidişatın sırıtan bir bileşeni oluyor. Finalin işlenişi de biraz aceleye gelmiş. Koca bir filmin emekle örülen olay örgüsünün finalde daha görkemli bir akış ile taçlanması çok daha tercih edilesi bir durum olurdu.
Filmin dış mekan çekimleri konuyu iç mekanlara hapseden benzer türden yapımların aksine ciddi bir mekansal derinlik sunuyor. Karakterlerin gerek taşra yaşamı gerekse de büyükşehir yaşantıları arasındaki çelişkiler de etkileyici bir şekilde yansıyor perdeye. Serdar Orçin’in hayat verdiği Tahsin karakteri Yasin ve Remziye’nin baskın yönlerinin gölgesinde kalıyor gibi gözükse de filmin sakin gücü. Hazal Türesan’ın yönünü bir türlü bulamamış bir karakter için sergilediği performans etkileyici. Alican Yücesoy, karakter savruluşları ile neredeyse tükenme noktasına gelen Yasin için olmazsa olmaz bir seçim.
Neredeyse her türden duyguyu bünyesinde ihtiva eden ve tüm bu çeşitliliğe rağmen duygu geçişlerini başarı ile yansıtan Bildiğin Gibi Değil filmi beyazperdede sahici bir öyküye tanıklık etmek isteyen izleyiciler için yerinde bir tercih olacaktır.




Bir yanıt yazın