Sadakat Avcıları

Mafyatik filmlerin kilit taşı sadakat kavramıdır. Yaşanmış olaylara dayansın ya da kurgu olsun, kendi iç istikrarı sınırları içerisinde yolunda giden işler ve ilişkiler, bir muhbirin varlığı ile dağılma sürecine girer. İrlandalı ünlü gangster Whitey Bulger’in gerçek hayat öyküsüne dayanan, yönetmen Scott Cooper’in son filmi “Kara Düzen” (Black Mass), geniş kitlelere ulaşan ve büyüleyici atmosferlerde çekilen filmlerdeki yıldız oyuncular ve kalabalık kadrolarla yola çıkma kuralına sadık kalarak, Johnny Depp’den Joel Edgerton’a, Benedict Cumberbatch’den Peter Sarsgaard’a, pek çok tanınmış ismi ağırlıyor. Fakat Hollywood sinemasında özellikle Scorsese ve Copollavari yapımların yanında kendine ufak bir yer arayışında olmasına karşın, ne yazık ki o seviyelere erişecek düzeyde değil.

Bu tip yapımlarda izleyicinin en azından empati kurabileceği bir baş karakter arar gözler. Fakat doğup büyüdüğü mahalledeki birkaç kişi ve ailesi haricinde kimselere acımayan bir tipten başka herhangi bir şey yok ortalıkta. Filmin aşina olduğumuz öyküsünün yanına bu duygusal bağ eksikliği de eklendiğinde, orta karar ve sadece türün meraklılarını tatmin edebilecek düzeyde bir yapım çıkıyor meydana. Bununla birlikte biri senatör diğeri ise gangster olan Bulger kardeşlerin neredeyse hiçbir şekilde birbirinin işlerine karışmaması, bilinen bir öykünün orjinal kalabilen ender parçalarından.

Bulger’in merhametsizliği, baştan sona her an varlığını hissettiriyor. FBI ile girdiği ilişkilerde dahi oyunun iplerini her daim elinde tutuyor. Yine de salt İtalyanlar’ı yok etmeye indirgenip ucunun neye varacağı belli olmayan ve sadece Bulger üzerinden yürüyen White Hill çetesince işlenen onlarca cinayet, bu merhametsizliği normalleştiriyor. Etki gücünü doğal yollardan kaybeden bu kavramı, oğlunu ve annesini kaybedişine dair (dolgu malzemesi olmaktan öteye geçemeyen) sahneler pek yumuşatamıyor.
Sanat yönetimi oldukça başarılı olmasına karşın, Johnny Deep’e yapılan Bulger makyajı bir hayli sırıtıyor. Buna karşın, kariyeri boyunca kılıktan kılığa giren Depp’in oyunculuğu, bu olumsuz durumun etkisini kısmen de olsa kırabiliyor. Cumberbatch’in filmde az görünür olması, film için büyük bir eksiklik denilebilir. Sadece Whitey’e odaklanmış olmak hem filmin olay örgüsüne hem de eldeki kadrodan tatmin edici düzeyde yararlanabilme becerisine darbe vurmuş.

Filmin IRA-FBI-mafya düzleminde kurmuş olduğu ilişkide özgün söylemler bulunmuyor. Benzeri diğer yapımlardaki çözülme süreci aynen bu yapımda da yaşanıyor. Bununla birlikte, Güney Boston’da suçlular ile kanun adamlarının bir arada yetiştiğine dair vurgu önemli. Filmde bu vurguyu biraz daha açmış olmak, “sadakat” kavramının bambaşka bir anlam ihtiva ettiği ve yasal olan ile kanun dışının iç içe girdiği bir ortamın filmin ilgi çekiciliğini arttırmasını sağlayabilirdi.

Dünya prömiyerini 72. Venedik Film Festivali’nde yapan ve Oscar ödüllerinde hatrı sayılır ölçekte adaylık kazanacağı düşünülen Kara Düzen, tek karakter üzerinden yürüyen, genel olarak tatmin edici düzeydeki dönem dekorları ve eylemi, amacının önüne geçen olaylar silsilesi ile fazla sıkılmadan izlenebilecek bir TV dizisi tadında.

1986 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden 2008 yılında mezun oldu. Öğrencilik yıllarından itibaren çeşitli film atölyeleri ve akademi çalışmalarına katıldı. Çeşitli kurumsal firmalarda sürdürdüğü profesyonel iş yaşantısı ile birlikte 2012 yılından bu yana Film Arası Dergisi’nde film kritikleri ve çeşitli sinemasal araştırmalar yazmaktadır. Aralık 2013 döneminden itibaren derginin Yayın Kurulu Üyesi’dir. İngilizce bilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir