“Room, Gücünü Romanından Alıyor”

En İyi Film ve Yönetmen dâhil, dört dalda Oscar’a aday olan Room (Gizli Dünya) filminin yönetmeni Lenny Abrahamson, ComingSoon sitesine röportaj verdi. Emma Donoghue’nin romanından uyarlanan ve yılın en duygusal yapımları arasında gösterilen filmin söyleşisini, Film Arası okurları için tercüme ettik…

Keyifli okumalar…

Bu filmi gerçekten çok sevdim, bu hafta ikinci defa izledim ama ondan önce Toronto’da Wales prensesinin galasında izlemiştim. Adeta bütün bu duyguları yaşayan büyük bir izleyici kitlesiyle izlemek mükemmeldi.

Lenny Abrahamson: Mükemmel bir gösterimdi aynı zamanda nadir bir şeydi… Ayrıca büyük bir izleyici kitlesi vardı ve güzel bir deneyim oldu.

 

Film yapımcılarının gerçek bir denetleme yapmasından nefret ediyorum. Ama bu festival gösterimlerinin asıl sorunu, asla bunun kadar büyük bir izleyiciyi bir arada toplamanın imkânsız oluşu…

Lenny Abrahamson: Evet, biliyorum. 2000 civarı bir seyirci vardı. Bu kadar seyircinin olması gerçekten memnuniyet verici.

 

Bu filmi ilk duyduğum zamanı anımsıyorum. Şu an oturduğumuz yerde oturuyordum ve birine dedim ki, bir film yapmışlar ve filmin adı Room, başrolde de Brie Larson oynuyor. Film hakkında ya da Emma’nın kitabı hakkında hiçbir şey bilmiyordum sadece güzel olduğunu düşünmüştüm. Sonra film hakkında bazı şeyler duymaya başladım…

Lenny Abrahamson: Neyin mükemmel olduğunu biliyorum çünkü roman üst düzeydi. Filmi yaparken beyinlerimizi düşük seviyede tutabilmemiz gerçekten iyiydi ve bunun anlamı bütün bu aldatmacalar insanların filme karşı gösterdiği reaksiyondan geliyor. Film trompetlerle falan duyurulmadı. Sadece izleyicilerini bulması için bir şans verildi.

 

Ben kitabı bilmiyordum. Senin kitap hakkında bilgin var mıydı? Önceden Emma’yı tanıyor muydun?

Lenny Abrahamson: Emma’yı biliyordum ama bu kitabı Emma’nın okuduğum ilk kitabıydı. Ve bütün düşüncelerim kitabı okurken geldi. Biri bu kitabı tavsiye etti okudum ve gerçekten çok sevdim. Ayrıca ben bir babayım, kitabı okurken oğlum 4 yaşındaydı. Benim oğluma karşı olan hislerimin karaktere transfer edildiğini düşünüyorum. İçimde çok güçlü bir filme uyarlama isteği ortaya çıkmıştı. Başka biri değil ben bu kitabı filme uyarlamalıydım. Aynı zamanda bunun ne kadar düşük bir ihtimal olduğunu düşünüyordum, çünkü çok bilinen bir romandı. Emma’ya bir şeyler yazmak için kendime ilham verecek şeyler düşündüm sonra Emma’ya şunları yazdım Ben senin romanını anlıyorum nasıl filme dönüştürebileceğimi de biliyorum onu koruyacağım ve onu batırmayacağım ama diğer insanlar batıracaktır onu sakın başkasına verme.” Emma cevap verdi ve bu konuşmamızın başlangıcı olmuştu.

 

Ayrıca “FRANK” filminden de farklıydı…

Lenny Abrahamson: Frank gerçekten yaptığım her filmden daha farklıydı. Belki de aynı olan tek şey karakterlerle yarattığım samimiyetlerdi. Filmdeki insanların huzur duygusunu Room filminde de yapmaya çalıştım. Frank kapatılmış bir alanda dünyanın dışına çıkması hakkında ve Room aynı türde, ama evet, Room’un daha fazla duygusal gücü olduğunu düşünüyorum.

 

Böyle bir filmi yapmanın birçok zorluğu olduğunu düşünüyorum. Ama en zoru Jack karakterini hakkıyla oynayabilecek genç bir aktörün bulunması ve sen Jacob gibi mükemmel bir oyuncuyu buldun.

Lenny Abrahamson: Jacob, benim için ilham kaynağı, benim en büyük endişem bu projeye başlarken oynatabileceğimiz genç bir oyuncu bulamayacağımızdı, her sahnede o olacaktı ve hiçbir şeyin filmi mahvetmemesi için yanlış olmaması gerekiyordu. Jacob’u bulduğumuz için şanslıyız. Kuzey Amerika’daki her yere baktık ve yüzlerce çocuk gördük sonra Jack karakterini oynayacak kişi ortaya çıktı. Onunla tanışmak için gittim ve o yönetilebilir biriydi. 7 yaşındaydı ama daha küçük gösteriyordu, en mükemmel olan da buydu çünkü 5 yaşında bir çocuğun o yaştaki çocuk rolünü tam olarak yerine getirebileceğini düşünmüyordum. İhtiyacımız olan biraz daha büyük olup bunu belli etmeyen bir çocuk bulmaktı. Ama o aktörlük yeteneklerini beraber çalışırken keşfediyordu. Açıkçası, şu an onu çalışmaya başladığımızdan daha gelişmiş bir aktör olarak görebilirsin. Kesinlikle dikkat çekici küçük bir çocuk, ayrıca sevimli. Diğer bir bakımdan, büyümüş de küçülmüş şımarık bir çocuk filmi berbat edebilirdi ama Jacob hayal edebileceğinizden daha az şımarıklığa sahip bir çocuk. Ma karakterinin oyuncusu da çok önemliydi, karakterinin samimiyeti hissettirmesi gerekiyordu. Çünkü bu rolü oynayan aktör herhangi bir aşırılığıyla çocuğa çok fazla dikkat edilmesine yol açabilirdi. Ayrıca, çocuklar yalan söylemez. Bu yüzden Jack’in Ma’yı sevmesi gerekiyordu, Jack’in Ma’ya yakın olması gerekiyordu. Ve eğer Ma karşı koyan, zor ya da ilgisiz olsaydı her şey biterdi. Brie ile tanıştığım zaman, sadece mükemmel bir aktris değil aynı zamanda sıcakkanlı, mutlu ve enerjik bir insan olduğunu gördüm. Birlikte saçmalamaları ve oyun oynamaları gerekiyordu, insanlar çocukları bu yönden kandıramaz. Eğer kandırırsan çocuklar bilir; Brie kandırmıyordu ve Jake bunu biliyordu.

Ve Brie anne değildi…

Lenny Abrahamson: Evet değildi.

 

Böylece Brie’nin annelik içgüdülerini öğrenmesi gerekiyordu. Ve sadece 5 yıl beraber geçirmiş olmalarını değil ayrıca 5 yıl boyuca her yalnız geçen dakikasını da öğrenmeliydi.

Lenny Abrahamson: Biz ikisini aynı bölgeye yönlendirmeye çalıştık. Örnek verecek olursak, çekimlerden haftalar önce seti hazırladık. Böylece Brie ve Jake orada beraber vakit geçirebilirlerdi ve her zaman yaptıkları şeyleri birlikte yapabilirlerdi. Biz onlara oyuncaklarını ve süslemeleri yapmaları için imkân verdik. Beraber kendi oyuncaklarını ve süslemelerini yaptılar. Onlara her gün görev veriyorduk bunun dışında Brie, Jack ile vakit geçiriyor ve lego oynuyordu ve büyük takıntısı olan Star Wars hakkında konuşuyordu.

 

Yani Jack normal bir çocuk…

Lenny Abrahamson: Jack tamamen normal bir çocuk. Toronto’da basın konferansında Jack’e büyüyünce ne olmak istediği soruldu. Jack: “Eğer yapabilirsem aktör olmak isterim o olmazsa Jedi olmak istiyorum.” dedi. Performansı çok güzeldi ama o hala küçük bir çocuk. Çekmemiz gereken bazı sahnelerde Jack’in anne karakterine kızgın olması ve bağırması gerekiyordu ve Jack bunu yapmak istemiyordu. Jack: “Bağırmak çok kabaca ve ben Brie’yi seviyorum ve ona kaba davranmak istemiyorum.” dedi. Bütün ekibi topladık ve bağırma turnuvası düzenledik. Bunu oyuna çevirdik. Böylece Jack bunun eğlenceli olduğunu ve yapabileceğini düşündü. Jack aktörlüğü ve gerçekliği ayıramayacak bir yaşta.

 

Son derece zor olmalı. Daha önce bir filmde çocukla çalışıp çalışmadığını bilmiyorum, ama çocuklara rol için neye ihtiyaçları olduğunu çocuğa zarar vermeden yaptırmaya çalışmak oldukça zor olmalı.

Lenny Abrahamson: Evet, doğru. Bu olayları çocuğun anlayabileceği bir dilden anlatılması gerekiyor, bu onu hikâyenin karanlık tarafından korumak için en güvenli ve korunaklı yöntem. Ayrıca, her sahnede doğru noktada olmasına ve bunu yapmasına yardım ediyordum. Eğer kamera arkasını görseydin beni her sahnede Jack ile konuşurken duyabilirdin. Brie’nin ne kadar mükemmel bir aktris olduğunu, orada olmasıyla ve Jack’i idare edip, bana yardım etmesiyle anlayabiliriz. Brie: “Hadi Jack sadece biraz etrafta dolan, nasıl oturman gerektiğini biliyor musun?” diyordu. Böylece Brie’nin yaptığı şeyler çok duygusal sahnelere dönüşüyordu. Hem de büyük bir cömertlik yapıyordu. Bu yüzden Ma karakterini oynayacak kişinin iyi biri olması çok önemliydi.

 

Brie mükemmel bir dramatik aktris ve Jacob karakterinin performansını mükemmel yapmak için çok yardım etmiş.

Lenny Abrahamson: Ayrıca Jack’in sahneyi Joan Allen, William H. Macy ve Tom McCanus birlikte idare etmesi mükemmeldi.

 

Room hakkında soru sormak istiyorum. Emma’nın Room romanını henüz okumadım, ama oldukça betimleyici olduğunu düşünüyorum ve sen bunu tekrardan oluşturdun. Bunu kitaptan filme dönüştürmeni anlatabilir misin?

Lenny Abrahamson: Doğru. Emma’nın kendisi tamamen Room’un resmiydi ve Emma’nın bunu yapmaya ihtiyacı vardı çünkü romanının yarısını orada harcıyordu. Böylece bizim de bu konuda çalışmamız gerekiyordu. Komiktir ki, bir şeyi nasıl betimlediğin önemli değildir, orada bir sürü betimlemediğin şeyler olacaktır. Kameraların hepsini içerdiğini biliyor musun? Bizim birçok seçeneğimiz vardı. İnanılır ve çekilebilir bir şeyler yapabilmek için uğraştık. Boyutlar konusuna çok fazla takıldık. Kareden daha çok dikdörtgen gibi yaptık. Küçüktü, böylece bu işi sonlandırdığımızda doğru boyutlarda olacaktı. Ve ben izleyicilerin bir çocuğun eve döndüğünde çocuk olarak ya da gittikleri okul olarak; “gerçekten bu kadar küçük müydü?” gibi düşünmelerini istedim. Bu çocukluk çağı hakkında mükemmel bir şey, yaşadığımız dünya nasıl olsa da, ne kadar dünyaya zarar versek de. O çocukluğun bütün alanı kapsayacak şekilde genişletebiliriz. Biz bunu çok dikkatlice yaptık böylece bunu birçok yol ile filme dönüştürebilirdik. İhtiyacımız olan görseli koruyacak girişi yapmaktı, ayrıca hızlı olmamız gerekiyordu, böylece gerçekten zekice yapılmalıydı.

Filmi Kanada’da çektiğiniz doğru mu?

Lenny Abrahamson: Doğru. Film setini Toronto’ya kurduk. Renkleri seçtik ve iç ortamın rahatlığını düzenledik. Ben her zaman oranın bir çeşit masal olduğunu düşünüyorum. Sıcak ve çocuk için güvenli, çevresi belirsizlik ve karanlıkla çevrili. Masallardaki küçük ahşap kulübeler gibi, dışarısı karanlık ve bazı canavarlar var, dışarıda olduklarını biliyorsun ama kulübe seni koruyor. İşte bu bizim yaratmaya çalıştığımız şey.

 

Jacob’ın kulübenin dışına çıktığı zamanki 15-20 dakikanın, bu sene gördüğüm en iyi film yapımlarından biri olduğunu düşünüyorum.

Lenny Abrahamson: Teşekkürler.

 

Dünyaya ilk geldiğindeki izlenimini hayal et, insanlar doğar ama bunu hatırlayamaz. 5 yaşına kadar bunu hatırlayabildiğimizi düşünecek olursak bu tam bir çılgınlık.

 

Lenny Abrahamson: Doğmak gibi. Doğmasını ve onun yuvarlanmasını hayal et. İkisinin de inanılır olması için birçok plan yapılmalı. Bunun gibi şeyler yapacağına inanmalısın ki annesinin talimatlarını dinlesin. Bu çocuğu boş ver. Bütün bu kavgalar inanılır olmalı çünkü inanılır olmayan her şey bunu öldürür. Aynı zamanda, mecazi anlama da sahip olmalı. Çocuğun dünyada doğduğunu hissetmelisin. Eğer seyirciler odanın içinde 45 dakikalığına olursa, kurtuluşu hissetmeleri için yeterli olacağını düşündüm. Ve gerçekten de oldu. Gerçekten mükemmeldi. İzleyiciler ile birlikte bu sahne esnasında otururken sinemadaki heyecan inanılmazdı. Film yapımcısının bunu hissetmesi çok tatmin edici.

 

Stephen Rennicks ile çalışman çok hoşuma gitti. Müzikte alanında kiminle çalışsam bunun gibi değildi. Hiçbir şeyin olmadığı zamanlardaki gibi görünüyordu…

Lenny Abrahamson: Ve bazen oldukça büyük.

 

Stephen Rennicks ile daha önce müzik yaptınız mı?

Lenny Abrahamson: Stephen Rennicks benim en uzun süre beraber çalıştığım kişi. Biz üç sınıfı birlikte geçirdik. 9 yaşından beri arkadaşız ve o zamandan beri çalıştığım her şey üzerine müzik yapıyor.

 

Frank filmi için de müzik besteledi mi?

Lenny Abrahamson: Bütün Frank şarkılarını Stephen yazdı. Stephen’ın Atlantic tarafından çok fazla teklif aldığını düşünüyorum. Stephen zeki bir besteci ve yapacağı çok iş var.

 

Bunun anlamı tekrar birlikte çalışamayacağınız mı?

Lenny Abrahamson: Hayır. Eğer Stephen uzağa giderse, onu öldürürüm.

 

Yani sen ona çok fazla yük bindirmek istemiyorsun.

Lenny Abrahamson: Kesinlikle. Tıpkı mükemmel bir tatil fırsatı yakalayıp onun hakkında konuşmamak gibi, ilginç olan bazen bazı yerlerde müziğin fazla orkestral ve dramatik olmasını umuyorsun, bu gerçekten farklı bir şey… Ve dondurucu soğuğun olduğu günden sonra Ma dışarıdaki dünyayı açıklıyor ve diğer gün yatağında yatıyor. Bütün bunlar oluyor. “Ma söylediği şey hakkında diretiyor ve Steve anlam çıkarmaya başlıyor, “biliyor musun? Belki de dışarıdaki dünya gerçekten de vardır.” Steve bu mükemmel orkestral müziği yazdı. Bu içtenliğin çocuğa yansıması için büyük bir şans oldu, bütün bunlar küçük bir çocuğun küçük bir odada dolaşması, ama bu geniş çaplı, yani evet. Bence Steve mükemmel bir iş çıkardı.

Steve mükemmel bir iş yaptı. Biz Brie’nin ne kadar mükemmel bir aktris olduğu hakkında konuşuyorduk, ama bence filmin ikinci yarısı daha çok onun hakkında ve sorunlarla nasıl başa çıktığı hakkında olmuş, Steve sizin için armağan olmasına rağmen, oradaki odak noktasını değiştiriyor gibi gözüküyor.

Lenny Abrahamson: O kısmı biraz romandan farklı, orası en fazla romandan saptığımız kısmı, çünkü romanda, Ma hikâyeden uzaklaşıyor ve hastane bölümü daha uzun; Jack büyükannesinin evine Ma olmadan dönüyor. Ama bizim yaptığımız bunu geciktirmekti. Biz ikisinin de aynı anda dışarıdaki dünyayı görmelerini istedik, bir şey daha: Roman daha fazla Jack’in hikâyesi, annesi bunun gölgesinde kalıyor. Ama filmde, Ma daha fazla dâhil oluyor. Filmin ikinci yarısındaki Ma’nın varlığı, bizim hikâye hakkındaki söylemek istediğimiz şey aslında. Düşünüyorsun ki, “tamam onlar dışarı çıktı, bu Jack için travmatik olacak çünkü Jack dünyayı daha hiç görmedi. Aman Allahım, daha çok ezici olmaya başladı!” Ama biliyorsun, o 5 yaşında bir çocuk ve çocukların kapasitesi olağanüstü. İyi olacağını düşündüğün karakter olan Ma ise daha zor durumda… Beklentileri tersine çevirmenin ilginç olacağını düşündük.

 

Ben sanki Ma kaçırılmadan önce o ve onun ailesi arasında bir geçmişinin olması gerektiğini düşündüm ve bu hala o dışarı çıktığında konuşulmadı.

Lenny Abrahamson: Biz onun normal bir aileye ihtiyacı olduğunu düşündük. Biz evrensellik konusunun üstesinden gelmeye çalıştık. Böylece normal bir aile yarattık, sıradan, boşanmış aile. Ancak Ma ayrıldıklarını bilmiyordu çünkü Ma kaçırıldığında ayrılmışlardı. Ama evet Ma kaçırıldığı zaman genç bir kızdı ve genç kızların anneleriyle ilgili sorunları olur. Bu filmi izleyen herhangi bir aileyi hayal et, normal bir ailenin stresini ve  bunu 17 yaşında bir kız ve annesi arasında olduğunu hayal et, bunu dondurduğunu hayal et, bu kızı kaçırıyorsun, ona 7 yıl travma geçirtiyorsun ve sonra onu evine geri yolluyorsun. Kız, 17 yaşında olmaya geri döner. Bütün bu olan şeyler, bunun nasıl bir delilik olduğunu hayal edebiliyorsundur. Joan Allen gibi o karakteri oynayan birine sahipsen her şey zekice olur. Bu gizli etkileri oluşturursun herkesin gençlik döneminde yaşadığı şeyleri, bu sadece durumun deliliğini şiddetlendirir.

 

Sıradaki yapmak istediğin şey hakkında bir fikrin var mı? Ben bu projeyi oldukça yakınlarda bitirdiğini farz ediyorum.

Lenny Abrahamson: Evet, bu projeyi oldukça yeni bitirdim. Ama İngiltere’de bir projem var. Roman uyarlaması olan diğer bir film. İlginç bir hayalet hikâyesi, İngiltere’nin kırsal bir yerinde geçiyor.

 

Yani tekrardan vites değiştiriyorsun…

Lenny Abrahamson: Tekrardan vites değiştiriyorum. Bazı benzerlikler garip, ama ben filmden etkilendim. Film hakkındaki birçok şey ilgimi çekti, neler olacağını göreceğiz.

 

Kaynak: comingsoon.net

Çeviri: Batuhan İzmirli

 

 

Ağustos 2010’da yayın hayatına başlayan aylık sinema dergisi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir