Korku Filmlerini Seviyorum Ama Komedi Oyuncusu Olmak İsterim

Özgür Bakar’ın yönetmenliğini yaptığı Helak Kayıp Köy filmindeki başarılı oyunculuğuyla dikkatleri çeken çocuk oyuncu Poyraz Yılmaz’la keyifli olduğu kadar başarılı bir oyuncuyu da müjdeleyen bir röportaj gerçekleştirdik.

Poyraz Yılmaz, Helak Kayıp Köy filminin çocuk oyuncusu. Film kabir azabını anlatıyor ve Poyraz’da kilit bir role sahip. Ailenin konuşamayan çocuğunu canlandıran Poyraz, Efe rolü ile hiç konuşmadan derdini mimikleriyle çok iyi ifade ederken, gizemli duruşuyla da filmin bütünlüğünü koruyor. Böylelikle ilk uzun metraj film deneyiminden de başarıyla sıyrılıyor. Ailenin oğullarının konuşmamasına çare bulmak adına giriştikleri bir takım olaylar ve onun sonucunda başlarına gelenlerin anlatıldığı filmin başrol oyuncusu Poyraz ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Sinemaya ve müziğe merakı olan Poyraz uzay bilimiyle de yakından ilgileniyor. Röportajın sonunda baba Ferhat Yılmaz’da Poyraz’ın oyunculuğuna dair düşüncelerini dile getirdi.

Röportaj: Dilek Karataş – Zehra Ayçiçek

Filme nasıl dahil oldun?
Önce annemin haberi oldu, derslerimden geri kalmayayım diye kabul etmek istememiş ama Helak Kayıp Köy filmin yönetmeni Özgür Bakar bize geldi ve bir filmde başrol oynayacaksın dedi. Ben de sevindim. Sonra annemle uzun uzun konuştuk ben ona derslerimle ilgili sözler verdim, onları da ihmal etmeyeceğimi söyledim.
Anneni ikna etmek zor oldu mu?
Biraz gözyaşı dökmek zorunda kaldım.
Annen neden endişeleniyordu?
Derslerle ilgili endişesi vardı ve filmin çekileceği yer çok soğuktu. İlk çekim Tuz Gölü’nde oldu ve gerçekten çok üşüdüm. Hasta olmamam gerekiyordu yoksa çekimler aksayacaktı.
Hastalanmadan nasıl bitirebildin peki?
Annem küçük torbalar aldı. Ceplerime soktum ellerimi onunla ısıttım.
Uzun saatler mi çalışıyordunuz?
Sabahın dördünde kalkıp kahvaltı ediyorduk yedide çekime başlıyorduk. On gün boyunca bu şekilde çalıştık. Yollarda gidip gelirken biraz kötü oluyordum.
Çok tekrar edilen sahneler oluyor muydu?
Bazen çok bağırıyorlardı ben de biraz gülüyordum.
Senin sahnelerin kolay geçiyor muydu?
Susup mimik yapmak çok zor olduğu için zorlanıyordum.
Zorlandığın sahnen oldu mu?
Köye geldiğimizde ben arabada arkada uyuyordum orada Efe Efe dediklerinde ben arkaya döndüğümde hep gülmeye başlıyordum. Onu yedi sekiz defa kesmek zorunda kaldık.
Role hazırlanırken nasıl bir süreç izledin?
Senaryoyu annemle okuduk. Oynayacağım karakter üzerine babamla çalıştık. Biraz ezber yaptık ve mimikleri çalıştık. Özgür abi de ne yapacağımı orada söylüyordu. Ben bir kez okuduğumda aklımda kalıyordu ne yapacağım hatta diğer rol arkadaşlarımın sahnelerini bile hatırlıyordum.
İlk oyunculuk deneyimin, konuşmalı bir rol olsaydı daha mı kolay oynardın?
Evet daha kolay olabilirdi. Mesela bu filmde oynarken bazen konuşacak gibi oluyordum. Kendimi tutamıyordum.
Sen zor olandan başlamış oldun, hiç konuşmadan kendini ifade ettin ve oyunculuğun iyiydi. Gizemli bir havan vardı. Peki oyunculuğu sevdin mi?
Daha önce de babamla beraber bir aşçı programına çıkmıştık, amcam babam ve ben. Üç yaşımdaydım. Yani kameralarla ilk karşılaşmam değil. Oyuncu olarak ilk deneyimim. Çok güzel vakit geçirdim ve sevdim.
Korku filmiydi hiç korktuğun oldu mu çekimlerde?
Hayır korkmadım. Zombilerle selfie bile çekildim. Ama bazen yanımdan geçerlerken pat diye baktıklarında göz göze gelince korkuyordum.
Korku filmi izliyor musun?
Evet çok izliyorum. Ama aksiyona, kana karşıyım. Komedi seviyorum.
Bir daha ki projede yine korku filmi gelse ne düşünürsün?
Tanıdık biri mi olacak, senaryosu nasıl zor mu? Nerede çekilecek uzak bir yer mi. Kaç gün. Bunlara bakarım artık. Ama babamın filmi Çılgın Dersane’de çok oynamayı istiyorum. Yani çıkarsa oynamayı istiyorum.
Filmi seyirci ile beraber izlerken korktun mu?
Çok korkmadım, bazı kısımlara güldüğüm oldu. Ama film daha çok gerilim drama gibiydi. Bazı yerleri bilgisayarla daha korkutucu hale getirmişler oralarda korktum mesela.
Kendini izlerken ne hissettin?
Kendimi izlerken duygulandım. İyi oynamışım dediğim yerler olduğu gibi bazı yerlerde de daha iyi olabileceğimi düşündüm.
Özgür Bakar’la çalışmak nasıldı?
Özgür abi özgüven veriyor. Bana neler yapmam gerektiğini söylüyordu. Zaten filmde oynamamda da emeği büyük.
Kendinden başka en çok hangi oyuncuyu beğendin?
Süleyman abi çok iyiydi. Muhtar rolünde olan. Soydan abi de komikti. Benimle ilgileniyordu. Soydan abi ile beyin yaşımız aynıydı. Bunu herkes biliyor çünkü bağırarak söyledim herkesin yanında.
Filmin çekildiği mekanlar nasıldı?
Biraz ürkütücüydü. Boş bir köy. Terkedilmiş orası.
Oyunculuğu meslek edinmek ister misin?
Evet isterim. Bir de Amerika’da 51. yer var, orada çalışmak istiyorum. Amerika’da bir çöl var kumların altında gizli bir yerde olduğunu düşünüyorum. Orada da çalışmak istiyorum. Bir de İzmir’de uzay kampı var orayı da merak ediyorum. Aslında müziğe de ilgim var. Müzik odada tek başına yapılıyor ama oyunculukta hep bir arada olunuyor. Eğlenerek işbirliği içinde yapılıyor.
Filmde başarılı olmanda babanın etkisi var mı?
Babamla çok fazla bağlantısı yok, ben çok film izliyorum. Film izlemeden geçirdiğim gün yok neredeyse. Babamla evde izlemek için film seçerken ben çoğunu izlemiş oluyorum zaten. Bunun büyük etkisi oluyor.
Ne tür filmler izliyorsun?
Komedi, fantastik, bilim-kurgu, dram-komedi, animasyon ve çok az aksiyon.
Sevdiğin oyuncular var mı?
Eddie Murphy, Adam Sandler, Jim Carrey.
Babanı beğeniyor musun?
Evet babam da komik.
İleride oyuncu olsan hangi türü daha başarılı canlandırırsın?
Komediye yakın buluyorum kendimi.
Kendine örnek aldığın bir oyuncu var mı?
Jackie Chan. Hem komedi, hem macera, çok az aksiyon. Robbie Williams’ı da seviyorum. Jim Carrey’nin ‘Aman Tanrım’ filmini çok sevmiştim.
Arkadaşlarından izleyen oldu mu?
Facebook’ta fragmanı izlemişler. Baskette ki koçum, arkadaşlarım röportajı sayfaya koymuşlar. Beni tebrik ediyorlar.

Poyraz’ın dizilerde oynamasına nasıl bakarsın?
Ferhat Yılmaz: Pek hoş bakmam. Reklam, sinema filmi olabilir. İş artık vicdan sınırlarını geçti. Birşey çok konuşulup uygulama eksik olunca insanların kaygı seviyesi yükseliyor. Mesela insanlar depremden çok korkuyorlardı çok bahsedilince kaygı seviyesi yükseldi ve artık korku ile ilgili ciddiyet yok oldu. Bir takım yürüyüşler ve protestolar oldu oralara katıldık ama ne yazık ki bazı genç arkadaşlarımızı kaybettik. Uykusuzluk ve yorgunluktan bir sürü arkadaşımız kaza yaptı çekimlerde. Dünyadaki standardı belli bir konuda bir oyuncuyu kamera karşısında kaç saat yüzünden, bakışlarından, yeteneğinden faydalanabilirsiniz ki, kaç saat ezber yapıp oynayabilirler ki. Şimdi oyuncularda açıklama yapıyor, her hafta bir sinema filmi çekiliyor bu hengameye küçücük bir çocuğun katıldığını düşünün; okulu var sosyal aktiviteleri var. Anlaşılır bir gün ve saat olursa ve sözleşmeye bağlanırsa olabilir. Ama Türkiye patron Türkiye’si. Kanalların reklam üzerinden dönen rakamlar belli. Bunların nasıl ödendiği belli. Bu işin para için yapıldığı belli. Dizi ticaret demek. Oyuncu da ticaret yapıyor. Dizi çabuk tüketilen bir şey bugün var yarın yok. Dizi oyunculuğu ayrı, sinema oyunculuğu ayrı birşey, tiyatro oyunculuğu başka bir nokta. Sinema çok değerli. Poyraz sinema ile başladı, uzun metrajı oldu. Dokuz yaşında başrol oynaması ve zor bir rol oynaması, konuşmayıp gözleri ile oynaması onun için iyi bir fırsattı. Ayla Algan bize demişti ki öğrenciyken, kimileriniz çok yetenekli çok iyi bir oyuncu olacak, bazılarınızda çok iyi çok yetenekli tiyatro seyircisi olacak. Arkadaşlarımızın bir kısmına yeteneksizsiniz demedi açıktan. Doğuştan da gelen bir şey bu eğitimle de yönlendiriliyor. Biz Poyraz’a bıraktık ve o da şimdi drama eğitimi almak istiyor. Yeteneği var çocuğun. Saman alevi gibi yanıp sönen ve çok sert tüketen bir toplumumuz var. Bunun içine Poyraz’ı sokmak, Poyraz’ı harcamak, bana bir oyuncu olarak yapımcılık da yapan biri olarak ters geliyor. Benim de uygulamasını yaptığım dizilerde çocuk oyuncular olduğunda ben hep hassas davrandım. Hem senaristlere baskı yaptım hem de yönetmen yardımcılarına çocukların okulu ile ilgili baskı yaptım, gerekirse sahneleri çıkarttırdım. Bir dizi başladığında evini göremiyor çalışanlar. Hele İstanbul dışındaysan daha kötü. Anlaşılır birşey olursa, insani koşullarda çalışmak isterlerse bizim sahip olamadığımız koşullarda olursa kabul ederiz. Bu yetenekte bir çocuğu alacaklar, yapımcı daha sonra dizi yayına girince dakikalarına bakacak onlar sağlam olunca aileyi para ile ikna etmeye çalışacaklar. Biz o durumda para ile ikna olacak bir aile değiliz. Biz Helak Kayıp Köy filminde Poyraz’ı sistemli çalıştırdık.

Sinema her şeyim. Hayallerim, bir şekilde hangi alanı olursa olsun temas halinde olmak istediğim, hayatımın vazgeçilmezi..Woody Allen, Dardenne Kardeşler ve Reha Erdem'in sinema dünyalarından tarifsiz bir şekilde etkilenirken; sinema tarihinin en iyi filminin Yurttaş Kane olduğu üzerine düşüncem, seyrettiğim her filmle biraz daha pekişiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir